28 Haziran 2015 Pazar

Titreşim Düzeyimizin Yükselmesi

Soru - Titreşim düzeyimizin yükselmesine ne tür faaliyetlerin yardımcı olacağını ve nelerin onu engelleyeceğini bilmek istiyorum. Cevap - Titreşim düzeyinizin yükselmesini engelleyen şeyler şunlardır: 1 - İşlerin işleyiş biçimini bildiğiniz halde korku içinde olmanız. 2 - Endişelenmeniz. 3 - Dramsız da çözülebilecek durumlarda dram yaratmanız. 4 - Onlarsız yaşamanın bir yolunu bulamadığınız için yaşamınızın düşük titreşimli bölümlerine tutunmanız. 5 - İçinizdeki meleğe (Tanrısallığa) güvenmemeniz. 6 - Spiritüel konularda kararsız bir niyete sahip olmanız. Titreşim düzeyinizin yükselmesine yardımcı olan şeyler ise şunlardır: 1 - İçsel rehberliğinizin gücüne sahip çıkmanız. 2 - Gelecek için endişelenmemeniz. Bu konuda huzur içinde olup her şeyin yolunda olduğunu mutlak şekilde bilmeniz. 3 - Dram potansiyeline sahip durumlarda huzur yaratmanız. 4 - Bir zamanlar vazgeçilmez sandığınız uygunsuz enerjilerden kurtulmanız. 5 - Değişik biçimde meditasyon yaparak Ruhla daha çok zaman geçirmeniz. Başınıza gelen her şeyi kutlamanız, yüksek benliğinizle birleştiğinizi gözünüzde canlandırmanız, karşılaştığınız sorunların çözümünü tahmin etmeye çalışmak yerine Ruha, bu konuda neyi bilmemi istiyorsun diye sormanız. 6 - Saf niyetin yaratılmasına yardımcı olmak için kendi değerinizi idrak etmeniz... Kryon

Doreen Virtue’nün “Melek Ilaci Kitabi”ndan

Kalabalık yerler gibi düşük enerjili bir yerde/durumda olacağınız zaman veya hasta ya da kızgın insanların etrafında olduğunuz zaman kendinizi korumanız önemlidir. Kendinizi korumak için, kendinizin seçtiğiniz renkte bir ışıkla tamamen çevrelendiğinizi imgeleyin, düşünün veya görün. Ayrıca başkalarını veya araçlar veya evler gibi nesneleri de ışık ile koruyabilirsiniz. Koruyucu kalkanlar yırtılır, bu nedenle bunu yaklaşık her 12 saatte bir yeniden uygulamaya ihtiyacınız olur. Beyaz Işık : Suç veya fiziksel saldırıya karşı korunma için iyidir. Etrafınıza ilave melekleri davet eder. Pembe Işık : Pembe ışık kalkanı negatifliğe karşı korur. Negatif – zihinli, şikayetçi veya dedikoducu insanların yanında olduğunuzda yardımcıdır, pembe ışık kalkanından sadece sevgi nüfuz edebilir. Yeşil Işık : Fiziksel şifa kalkanı. Yaralanmış veya hasta olanlar için yeşil ışık kalkanı kullanın. Mor Işık : Psişik korunma. Psişik saldırı ve varlıklara karşı koruma sağlar. Ayna (yansıtıcı) küre : Saldırıya açık hissettiğinizde veya çakralarınız açık ve berrak olduğunda ve yabancı kalabalıklar veya yoğun bir iş toplantısı gibi kaba/sert enerjiye gireceğiniz zaman, kendinizi ayna şeklinde bir kürenin içine girerken görün veya hissedin. Tüm negatif enerji küreden geri yansır. Kurşun kalkan : Bir mücadele/kavga başlayacağı tahmin edildiğinde veya kendinizi ekstra saldırıya açık/hassas hissetiğinizde negatifliğe karşı koruma sağlar. Kendinizin hiçbir şeyin nüfuz edemeyeceği hafif kurşun metalle tamamen çevrelendiğinizi görün veya hissedin.

KENDİMİZE OYNADIĞIMIZ OYUNLAR

Hayatımızın en çok şikayet ettiğimiz alanlarına bir bakalım. Hani o hep düzeltmeye çalıştığımız, elimizden gelen her şeyi yaptığımız, karşımızdakileri değiştirmek için yıllardır çabaladığımız ama hiçbir sonuç alamadığımız ve devamlı şikayet ettiğimiz durumlara bir göz atalım. Çok çaresiz gözüküyor değil mi ? Oysa her şeyi denediniz. Peki neden çözüme gidemiyorsunuz ? Şimdi lütfen kendinize karşı çok dürüst olun. Bütün maskelerinizi kaldırın ve içtenlikle kendinize sorun. Şikayet ettiğim durumlar aslında benim yarattığım ve onlardan beslendiğim durumlar mı? Yani aslında şikayet ettiğim durumları ben kendi gücümü bulmak,başardığımı ve sorunları halledebildiğimi görmek ve bundan dolayı kendimi iyi hissetmek için mi yaratıyorum? Örneğin karşımdakinin güçsüzlüğü benim kendimi güçlü hissetmemi mi sağlıyor? O zaman çevremde güçsüz insanlara ihtiyacım var demektir. Ya da herkesin benden çözüm beklediğinden şikayet etsem de aslında bu olaylara çözüm getirerek başkalarının takdirini kazanmak kendimi iyi mi hissettiriyor? O zaman çevremde çözüm bulamayan insanlara ihtiyacım var demektir. Evliliğin/işin zorluğundan şikayet ederek aslında böyle bir evliliği/işi yürütebiliyor olduğumu ispatlamak ve bundan dolayı çevremden takdir almak benim gururumu mu okşuyor? O zaman zor işlere ve zor insanlara ihtiyacım vardır. Bütün sorumluluğun tek başına omuzlarımda olduğundan şikayet edip aslında herkese her şeyi tek başıma becerebildiğimi mi ispatlamaya çalışıyorum? O zaman hayatımda zor ve tek başıma olacağım durumların yaratılmasına ihtiyacım vardır. Etrafımda hep sorunlu insanlar olduğundan şikayet edip aslında herkese bu sorunlu insanlarla geçinebildiğim için ne kadar uyumlu olduğumu mu göstermeye çalışıyorum? O zaman çevremde sorunlu insanlar olmalıdır. Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Burada görmeniz gereken şey aslında kendinizi daha iyi hissetmek için kendinize oynadığınız oyunlardır. Bu oyunları da aslında hiç memnun değilmişsiniz, istemiyormuşsunuz da mecburmuşsunuz gibi oynamanız ve çoğu zaman da oyunu unutup gerçekmiş gibi yaşamanız. Bu örneklerdeki bizi iyi hissettiren durumları deneyimleyebilmemiz için etrafımıza güçsüz,çözüm bulamayan, anlaşması zor, uyumsuz insanlar çekmeye ihtiyacımız vardır ki kendimizin güçlü, çözüm bulabilen, herkesle kolay anlaşan yanımızı deneyimleyip , her defasında başardığımızı görüp kendimizin ve çevremizdekilerin takdirini kazanalım ve bütün bu zorlukların içinde dahi çok iyi hissedelim. Bu arada da yaşadığımız her durumdan şikayet edip enerjimizi bize bu zorlukları yaşatan kişileri değiştirmeye adayarak ömrünüzü geçiririz. Hayatımızda yarattığımız her durum bizim eserimizdir. Hayatımızın içinde olan her olay ve kişi tesadüf değildir. Kendiliklerinden gelmezler. Biz kendimizi deneyimlemek için bu şartları hayatımıza çekeriz. Bu farkındalıkla yaşayanlarımız şikayet etmek yerine olayın dışına çıkıp bu olayın içindeki gerçek rolümüzü görüp şartları seçimlerimizle değiştirme gücüne sahip oluruz. Esas güç budur. Diğerlerimiz ise sadece bulundukları durumlardan şikayet ederek , karşımızdakileri suçlayarak, kendi yarattığımız hayatın sorumluluğunu kabul etmeyerek mutsuz bir ömür geçirebiliriz. Bu oyunun farkına vardığınız anda kendinizi güçlü hissetmek için artık bu oyuna devam etmenin bir anlamı olmadığını kavrarsınız. Enerjinizi başkalarını değiştirmeye adamaktan çekip , tek değiştirebileceğiniz kendinize çevirirsiniz. Fakat her şeyden önce kendinize dürüst olmanız gerekir. Yukarıdaki sorulara açık yüreklilikle cevap vermeniz gerekir. O zaman görünenin aslından çok farklı olduğunu kavrarsınız. Her olayın, durumun sizin yarattığınız bir senaryo olduğunu görürsünüz. Lütfen başkalarını değiştirmeye çalışarak ömrünüzü harcamayın. Onlar sizin yazdığınız senaryoda rollerini çok iyi oynayan oyunculardır. Memnun değil misiniz ? O zaman senaryoyu değiştirin, baştan yazın. Başkalarına harcayacağınız enerjiyi kendi hayatınızın sorumluluğunu almada ve istediğiniz gibi yönlendirmede kullanın. Hayat bir oyun sahnesi . Neyi , nasıl ve kimlerle oynamak istiyorsunuz siz ona karar verin. Ancak ne oynadığınızı unutmadan ve dürüstçe … Tüm sevgimle, * Violet Alalof

İMGE VE SİCİM TEORİSİ


  •  
    1- Bilincin suskun hali olan uykuda imgeler ön plana çıkar
    2- Tüm mistikler farklı yollar kullanarak, bilinci susturup imgelere odaklanırlar
    3- Sufilerdeki yaratıcı dua imge üzerine kuruludur. Sufi ne isterse Tanrı’dan (Bilinçli enerji – Enerji İplikçikleri) onu imgeler.
    4- Şems-i Tebrizi “Bütün insanların görünmez iplerle birbirine bağlı olduğunu” söylemiştir. Bu tanım şaşırtıcı bir şekilde sicim teorisini desteklemektedir.
    5- Bu dünyada yaptığınız her şey iyilik ya da kötülük bumerang gibi size geri döner. Birini üzdüyseniz siz de zamanı geldiğinde benzer bir olay ile üzülürsünüz. Bir iyilik yaptığınızda zamanı geldiğinde hiç beklemediğiniz biri size de benzer bir iyiliği yapar. Enerji iplikçiklerinin hassas bir dengesi vardır.
    6- Telepati çalışmaları göstermiştir ki, iki zihin arasındaki iletişim imgeler üzerinden gerçekleşmektedir. Alıcı ve verici telepatların gönderme ve alma anlarında beyinlerinin görme alanında (oksipital) EEG de değişiklikler tespit edilmiştir.
    7- Psikokinezi çalışmaları göstermiştir ki pusulanın ibresini çevirmeye çalışan psişik, imge üzerine odaklanarak bunu yapmaktadır. Psişiğin bu sırada EEG ölçümlerinde görme alanında yoğun aktivite artışı tespit edilmiştir.
    8- İbn-i Arabi, “Misal Alemi’den” bahseder. Önce misal aleminde - imge – oluşur, ardından maddeleşir.
    9- Misal Alemi’ Fizikçi Bohm’un Saklı Düzenine karşılık gelir.
    10- Saklı düzen ise Sicim Teorisindeki her yanımızda olan minik titreşim halindeki yapılardır.
    11- Bu titreşen yapılar maddenin, moleküllerin, atomların (proton ve nötronlar), atom altı parçaların da (elektron, kuarklar) en alt birimi olan ve küçük titreşen enerji yapılarıdır.
    12- Titreşimlerindeki frekans farklılıkları maddeyi çeşitlendirir.
    13- Dr. Karagülle’nin Aura üzerine durugörür olan kişiler ile yaptığı çalışmalarda ve geçmişteki medyumların ifadeleri baz alındığında insan vücudunun çevresinde aura denilen ışımalardan bahsedilir. Bu ışımalar, insanda hastalık oluşmazdan çok önce yapı bozukluğu göstermektedir. Yani öncelikle ışımada, titreşen küçük enerji paketlerinde sorun oluşmakta ardından, atom altı parça, atom, molekül ve maddeyi etkilemektedir.
    14- Kirlian Fotoğrafçılığı da insanlarda ve bitkilerde bu durumu çalışmalarla ortaya çıkarmıştır. Sağlıklı bir insanda ya da yaprakta ışıma parlak iken, hastalıktan önce ya da hastalık sırasında ışıma sönükleşmekte ve farklılaşmaktadır. Bizzat Kirlian’ın kendi hastalığından önce tespitleri de mevcuttur. Bir yaprağın bir parçasını kesip Kirlian fotoğrafı ile incelediğinizde yaprağın enerji halkasının bütün yapraktaki gibi olduğu gözlenir. Bu da gösteriyor ki madde bedenin öncelikle enerji beden olarak kalıbı vardır. Madde beden bu enerji kalıbına göre kendini var eder. (Amputasyonda oluşan fantom ağrılar)
    15- Akupunktur noktaları yüzyıllar öncesinden vücuttaki enerji noktalarının dışa açıldığı yerler olarak tespit edilmiştir. Kirlian fotoğrafları ile akupunkturda iğnenin batırıldığı yerlerin enerjinin açığa çıktığı alanlar olduğu görülmüştür.
    16- Belki de bedenimizde, çevremizdeki küçük enerji iplikçikleri ile bağlantı kuran noktalardır, akupunktur noktaları.
    17- Telepati, eşzamanlılık, psikokinezi, levitasyon, psikometri, teleportasyon, durugörü gibi bilinçdışının fenomenleri sicim teorisindeki enerji iplikçikleri ile bağlantıda olan enerji bedenimiz ile açıklanabilir.
    18- Jung’un kolektif olarak adlandırdığı yer (saklı düzen) ve benim BK ya göre “akıllı zeka” olarak tanımladığım bilinçdışı bu enerji denizindeki enerji iplikçikleri ile çift yönlü bağlantı halindedir.
    19- Geçmiş ve tüm olasılıkları ile gelecek, enerji iplikçikleri ile farklı boyutlarda hali hazırda vardır. Orada zaman yoktur. Zaman bizim boyutumuzda ve bizim beynimizin içinde, zihnimizin yarattığı bir durumdur. Zaman göreceli bir kavramdır. Esneyebilir. Kozirov'a göre zaman nedenin olduğu yerde kısa sonucun olduğu yerde yoğundur. (Rüyalarda yoğundur!)
    20- Prekognisyonların vizyonlar şeklinde, derin transta ya da rüyalarda ortaya çıkışı zihnin, enerji iplikçikleri ile farklı boyutlardan olasılıkları görme halidir. Tıpkı internetten bir dosya indirmek gibi.
    21- Bizzat deneyimlediğim, “Deve dikeni” ve “Araba ve tren kazası” imgelemesinin gerçekleşmesi de enerji alanından insanların veri alabildiğine işarettir. Bu özellik her insanda var olup, bazen kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Çoğu kere tesadüf olarak düşünülür. Dikkate alınmaz.
    22- Her insanda var olan bu özellik, geliştirilebilir. Çünkü öğrenilebilir bir durumdur. Yeter ki bilinciniz bilinçdışınıza gölge etmesin, parazit veri oluşturup oradan gelen sezgiyi örtmesin.
    23- Hipnozda oluşan duru görü, aynı bedende birleşme ve aynı şeyleri hissetme ve diğer fenomenlerde bilincin askıya alındığı imgeler – enerji iplikçikleri ile bağlantılı bir süreçtir. Aynı zamanda derin transta imgelerle stigmatizasyonlar veya elde bül oluşturulması da bu mekanizmaya dayanır. Hipnoanestezide ağrının kaldırılması da... Veya İsa' ya çok yoğunlaşan insanlarda (muhtemel imgeler işin içinde el ve ayaklarında yaralar oluşması...)
    24- Kanaatim odur ki, imgeler doğrudan enerji iplikçikleri ile iletişimi sağlayan yapılardır. (ilginçtir ki bazı duru görü medyumları bu enerji iplikçiklerini "subtil bir enerji, tül perde gibi, tanımlamışlardır.) Tanrı bu devasa büyük ve sürekli genişleyen evrende nokta kadar bile değeri olmayacak bizlere yaratımın temel taşı olan enerji iplikçikleri ile ilgili önemli bir iletişim ve destek mekanizmasını da (imgelem) vermiştir. Mistiklerin ve Sufilerin bir noktadan sonra “Ben Tanrı’yım. Biz O’yuz O biz” demesinin ardındaki sırda budur.
    25- Birbirimizi hissedebilmek, kalben iletişimde olabilmek ve geleceği şekillendirebilmek için sezgilere sahibiz.
    26- Madde olarak kendimizi görsek de çevremizdeki enerji denizinde yüzen enerji varlıklarız ve sürekli etkileşim halindeyiz. Bir tarafımız madde diğer yanımız BK ya göre bilinç dışının enerji ile iletişimde olduğu süreç. Bir ayağımız madde dünyasında diğeri misal aleminde / enerji denizinde. Bilincimiz ise iki ayağımızın farklı yerlerde olmasına dayalı karmaşayı ört bas edebilmek ve geçici olarak geldiğimiz madde dünyasına uyum sağlatabilmek için bilinçdışının enerji dünyasından aldığı sezgileri baskılamaktadır. Bu nedenledir ki bilinç dışı ancak uyku da ya da meditasyon hallerinde kendini daha rahat açığa vurmaktadır. İlginç olarak yaşanan duygusal travmalar veya yoğunluklar, yaslar, kayıplar veya kazalar bilinçdışının sezgilerinin bilince çıkmasını neden olabilmektedir. Muhtemel bu durumlarda bilincin baskılama kabiliyeti ya da yeteneği zarar görmektedir.
    27- Hipnozda yaptığım hastanın sorunlarına odaklanmadan arketip – imge çalışmalarında gördüm ki hasta sorunundan kurtulabilmektedir. Bu durum da imgelerin enerjiyi değiştirebildiğini gösterir. Sonuçta düşünce de aslında enerjinin imgeye göre daha kaba hali olan bir çeşididir. (İnsan bedeninde imge duyguyu, duygu düşünceyi, düşünce maddeyi değiştirir)
    28- Beyin beş duyu ile gelen ve bilinç susturulduğunda farkına varılan beş duyunun ötesinden gelen verileri alabilen ve yorumlayan bir sistemdir.
    29- Tüm canlı ve cansızlar temelde enerji iplikçikleri olduğu için enerji denizinde zaman ve mekan kavramı olmadan özel hallerde iletişim içinde olabilirler. Bir insanın imge olarak zihninde bitkiye zarar vereceğini hayal etmesi ile bitkiye bağlı cihazda tepkilerin oluşması gibi. Evcil hayvanınızın siz çok uzaklara gitseniz de sizi bulup yanınıza gelmesi gibi.
    30- Rupert Sheldrake’in morfik alanlar olarak tanımladığı aynı ya da farklı türler arasındaki sosyal bağa bağlı iletişimin temeli de aslında “enerji iplikçikleri” dir.
    31- Tanrı bilinmek yansımasını görmek istedi ve evreni yarattı. Evrendeki her şey saklı düzenden/enerji iplikçiklerinden ortaya çıkan maddelerdir. Her enerji zamanı geldiğinde saklı düzenden ortaya çıkıp maddeleşir ve yine zamanı geldiğinde saklı düzene enerji olarak geri döner…
    Dr. Ulusoy 03.06.2015 - Kuşadası

Birleşik Bilgi Alanları

Birleşik Bilgi Alanları





Enerjetik Alanlarımız (Eterik, Astral, Mantal, Kozal Bedenler) Bu gezegende varolmaya başladığımız andan itibaren her birimizin kendi enerjetik alanları vardır. Bu enerjetik alanlar, fizik bedene bağlanmadan önce, büyük enerji sahibi ruhumuzun, beden içinde yapacağı deneyim ve çalışma için gerekli olan bütün imkanları, donanımı kendi içinde muhafaza eder. Bu alanlar bazen oldukça geniş, bazen de küçük olabilir. Bunlara bir tür çekim ya da anafor alanı demek mümkündür. Bir alan birçok şeyi üzerine alır. Eğer bu tarzda alanlarımız olmazsa, yeryüzünde bu bedenle hiçbir şey yapamayız. O alanlar bizim için, bizim adımıza ve bizim gerçek vazife planımızla ilişkili tüm hareketlerimize rehberlik eder, yol gösterir. Diyebiliriz ki, bu alanlar aynı zamanda bizim rehberlerimiz, hami varlıklarımızdır. Onları ne kadar güçlü olarak yaratabilmişsek, bedenli faaliyetlerimizde o derecede başarılı oluruz.

Bu güçlü alanlar öncelikle ruhsal planımızla irtibatımızı sağlar. Planımızla irtibatımız zayıfsa, dünya üzerinde vazife adına pek bir şey yapamayız. Hangi yönde ilerlememiz gerek? Fizik olaylar nasıl gelişmeli ki bizler o yöne doğru gidebilelim? Planımız onu devamlı olarak yansıtır. Yansıttığı şeyler ise bizim enerji alanımızın içine doğrudur. Dünya üzerinde bu alanımızla dolaşabiliriz; her yerde olabiliriz. Eterik, astral, mantal, kozal bedenler hepsi ayrı ayrı enerjetik alanlarımızdır.

Deneyim Alanlarımız (Ben kimim?) Her varlık, doğuşuyla birlikte yeryüzünde kendini garantiye alır. Bir kontrol mekanizmasıyla birlikte doğar. Bu kontrol mekanizması bir çeşit jiroskop gibidir. Jiroskobik bir tesir alanıyla birlikte geliriz. Ne tarafa saparsak sapalım, jiroskop hep aynı yönü gösterecektir. O bizim gerçek rehberimizdir ve onu kendimiz yaratırız. Deneyimler ve olaylar demek, bizim alanlarımızın işlevleri demektir. Dünyaya rasgele bedenlenilmez. Her türlü programımızı, hesabımızı daha önceden yaparız. Bir yolculuğa çıkmadan önce otomobilin bile, hazırlıkları yapılır.

İşte bizim de teçhizatımız, donanımımız; kendi bilgilerimizle meydana getirmiş olduğumuz çevremizdeki alanımızdır. Burada deneyimi hazırlayan ve yapan kim? Varlığın kendisidir. Bizler kendimizin deneyimini yaparız. Bu yüzden başımıza gelen olaylardan dolayı, hiçbir zaman başkalarını sorumlu tutmaya hakkımız yoktur. Çünkü o olayların ardında, olgunlaşmadan başka bir amaç yoktur. "Ne ekersek onu biçeriz", deyiminin en sade anlamı şudur: Senaryosunu kendimizin yazdığı yaşam oyunumuzda yerli yerine yerleştirdiğimiz oyuncuların bize ne anlatmaya çalıştığını görmek ve ben kimim sorusuna sahici bir yanıt aramak. Şöyle düşünün; yaşam adını verdiğiniz bu oyun sizin oyununuz... Senaryoyu siz yazdınız oyuncuları siz yerleştirdiniz. Onlarda size hizmet ediyor, bunun amacı yaşamda hangi noktada olduğunuzu görmek, ben kimim sorusunun cevabını bulmak değimliydi?... Yaşadığınız her olay iç dünyanızın bir yansıması olarak yaşamınızda oynanmaya başlıyor, yani dış dünyanız iç dünyanızın bir yansıması... Başkalarına kızdığınızı onları suçladığınızı sanıyorsunuz ama bir tek kendinize kızıyor ve kendinizi suçluyorsunuz, burada tek yapılması gereken bir şey var o da “Yüksek Farkındalık” oluşturmaya çalışmak, An’ın getirdiklerini hissetmek ve suçlamaktan vazgeçmek. Ne kendimizi de ne da başkalarını suçlamaya gerek yok. FARKINDA olarak yaşamak halinde suçlama değil eylem ve kendimize ait enerjetik alanları kadim doğu bilgeliği metodları ile canlandırmak, aktif hale getirmek, günlük yaşamda kullanmak var. Nefes, yoga, meditasyon, yüksek farkındalık uygulamaları teorik ya da sözel olarak yararlı olacak uygulamalar değil !... Ancak yaşanarak ve uygulanarak yararlı oluyorlar…

Yaşadığımız Şeylerin Sorumlusu Kim? İnsan yüce bir varlıktır. Otonom bir sisteme sahiptir ve kendisini mükemmel bir şekilde yönetmektedir. Ayrıca bizlerin deneyimlerimizi başarıyla yapabilmemiz için başka deneyim alanları ve rehberlikler de bize yardım eder. İnsanın insanla dayanışması evrensel bir yasadır. Yeryüzünde birbirimizi cesaretlendirip işin sonunda ölüm yok demez miyiz? Eprövlerden kaçmamak gerekir. Eprövler bizlere yeni deneyim alanları sunar. Bu gezegenin titreşimlerini yükseltmek ve pozitifleştirmek amacıyla buradayız ve deneyimlerimiz çok kıymetli, yalnız bizi değil bağlı olduğumuz ruhsal aileyi de çok yakından ilgilendiriyor. Varlıklar öncelikle kendilerine karşı sorumludurlar. Sorumluluğun temeli, bağlı olduğu ruhsal planın, ruhsal ailenin organizasyonudur. Oradan kendine düşen payı alır, onu uygular ve sonra yeniden planına döner.

Fizik planın realitesiyle yukarıdaki esas olan enerji arasında çok fark vardır. O farklardan dolayı da çok büyük, değişik olaylar oluşur. Meydana getirmiş olduğumuz o enerji alanı bizi bağlı şuur içinde bulunduğumuz sürece korur. Ayrıca bu fizik planın süptil bir uzantısı olan ahirete (öte aleme) geçtiğimiz zaman da, yine aynı şekilde bizi korumaya devam eder.

Bilgiden Oluşmuş Enerji Alanı Bedeni bırakıp öte aleme geçtiğimiz zaman, maddenin etkisinden hemen kurtulduğumuzu sanmamak gerekir. Öte alemdeki maddenin etkisine gireriz. Fizik dünyada var olan kaba etkilerin çok daha süptil olanına geçeriz. Vaktiyle yaratmış olduğumuz o etki alanı bizi yine birçok şeyden korur ve yönlendirir. Oradaki şaşkınlığımızın, bağlı şuurumuzun derecesine göre hareket ettirir. Verilen bilgi tamamen ruhsal varlığın safiyetine göredir. Ve o "bilgiden oluşmuş bir enerji alanıdır. Dolayısıyla maddenin hangi safhasına geçersek geçelim, o alan bizi her yerde korur."

Eterik, astral, mantal, kozal bedenler hepsi ayrı ayrı enerjetik alanlarımızdır. Hami varlıklar da bizler tarafından genellikle eli asalı, sakallı, uzun beyaz elbiseler giyinmiş tarzda görülür, çünkü biz onları o şekillerde tanımlarız. İhtiyaç duyduğumuz şekli verenler bizleriz. Alanlar her türlü şekle girer. Bizler neden hoşlanıyorsak, bizleri ürkütmeden o imajlarla besleniriz. Rehberliğin gönderdiği alansal etki bizden geçerken çeşitli formlar alabilir, bu alanın etkisini veya tesirini asla azaltmaz, sadece imaj açısından bizi rahatlatıp o tesiri daha rahat almamızı sağlar…

Birleşik Bilgi Alanları Şans ve kaderi insanın bizzat kendisi yaratır. Herkesin kendisine göre oluşturduğu bir alanı vardır. Bizler kendimizi bu alanlar aracılığıyla yönetiriz. Bunun için sonsuz derecede özgürlüğümüz vardır. Herkes kendi korumasını yapmaktadır. Bu yolda nelerle karşılaşacağımızı önceden biliyorduk, kendimizi bu programa ayarlamıştık. Dünyaya bedenlenirken tam bir program söz konusudur. Dünyadaki maddeyle bağlantıya geçtiğimizde de her şeyi unutuyor, neden, niçin, nasıl sorularıyla çıkış ve şans arıyoruz. Oysa insan şansını kendisi belirler. Şans dediğimiz şeyler bizim meydana getirdiğimiz alanlardır. Olayların hesabını daha önce yapmışızdır. Bütün olasılıklar önceden hesaplanır ama rastgele değil. Birçok şey bedenlenmeden önce hazırlanmış durumdadır. Çok çeşitli tesir ve ihtiyaç alanlarının araya girme imkanı vardır. Mümkündür ki, başkasının ihtiyacı bizden daha güçlü çıkar ve baskın gelir. Baskın çıkan alanın beklentileri gerçekleşirken, bizimkiler gerçekleşmeyebilir. Ama biz bunun farkında değilizdir. O kişinin de seçme hakkı vardır, ona göre seçmiştir. Ve çabasını da ona göre harcıyordur. Biz bir çaba düşüklüğü göstermişizdir, seçimlerimiz etkilenir. Sonra bunun tersi de olabilir. "Şansım döndü". deriz. Yani meydana getirmiş olduğumuz yüksek etki alanının enerjisini artırmışızdır. Örneğin işlerinin istediği gibi açık olmadığını düşünen biri daha yüksek bir etki alanı yaratıp yaratmadığını gözlerse, pek çok sorusunun yanıtının kendi eylem ve çabasında saklı olduğunu görecektir. Çabamızla, düşüncelerimizle, yardımlar alarak, üreterek, çalışarak, çabalayarak kendi yolumuzu açmak, kendi şansımızı üretmek ya da o şansı kendimize çekmek mümkündür. Yeter ki ne istediğimizi bilelim ve gerekli çabayı gösterelim… O halde insan şansını da şanssızlığını da kendisi yaratır. Her yerde olduğu gibi burada da tek sebep varlığın kendisidir.

Bütünsel evren anlayışına göre uygulama yapmak isteyenler "Birleşik Bilgi Alanları" hakkında daha fazla bilgi sahibi olurlarsa, bu "Bilgi Bankasından" hem kendileri hem diğer varlıkların gelişimi için yararlanabilir, evrenle olan ahenklerini, esneklik ve uyumlarını kısacası pozitifliklerini arttırabilirler. Artan pozitiflik huzur, neşe, sevinç, sağlık ve insanlığın ortak enerji alanından daha fazla yararlanmak, yaşamla daha kolay akmak demektir. Kendini diğer insanlardan ısrarla ayırmak isteyenlerin bu konuda şanslarını azalttıklarını belirtmekte yarar vardır. Bütünsellik ve birlik içinde diğerleriyle rahat aktıkça şans faktörünün de arttığı görülür…

Birleşik Alanlar ve Bedenle Bağlantı Spiritüel ve ezoterik bilgilere göre bu dünyada yaşarken bir ruh varlığı, bedenine %100 olarak bağlı değildir. Bağlılığımızın oranı, aşağı yukarı % 20-25 oranındadır. Ruh varlığının enerjetik olarak bütün gücüyle bedeni etkisi allında tutması mümkün değildir. Beden böyle bir enerjiyi taşıyamaz. Ancak %25'lik bir oranla beden, can halinde bulunur. Ama aşağı yukarı % 75'lik olan diğer kısım tamamen serbesttir ve kozmik ilişkiler içerisindedir. Carl Gustave Jung, serbest halde ruh varlığının mevcut olduğunu ve ruhun kozmik ilişkilerini fark etmiş olan bir psikologdur. Özellikle arşetip teorisinde bunu anlatmak istemiştir. Arşetip teorisi ile Arkaik denen en eski, yani insanın yeryüzünde meydana gelişi ile beraber oluşmaya başlayan ortak imajlar mevcuttur, diyor. Nitekim insana görmediği, deneyimini yapmadığı imajlar gelebilmektedir. Bundan 2000-5000 yıl önceki insanların tasavvurları ile aynı olabilen bu imajlar nereden kaynaklanıyor?

İşte bunlar, insan ruhunun kozmik ilişkiler halinde olduğunu gösterir. Bizler her ne kadar çeşitli engeller yaratmak suretiyle birbirimizden sevgimizi ve dostluğumuzu esirgesek de, ruh varlıkları bu tip engelleri aşıp geçen bir kimliktedir. Astral seyahat yapan birisi için ne duvar, ne kale, ne de dünyanın kendisi hiçbir şey ifade etmez. O her türlü aralıktan geçer gider. Ruhlar arasındaki irtibat da aşağı yukarı buna benzer. Aslında bütün ruh varlıkları birbirleriyle dosttur. Ruh varlıkları %75'lik kısmı ile kozmik bir alan içinde birbirleriyle her türlü bilgi alışverişini yaparlar. Dünyanın bütün kısırlığına rağmen yine de belli bir yaşa geldikten sonra bayağı olgunlaşmış insanlarla karşılaşıyoruz. Ruhların birleşik bilgi alanlarında herkes birbirinin deneyiminden yararlanır; çünkü herkes otomatik olarak yayın yapar, yani zorla birbirinden bilgi alınmaz. Herkes bu otomatik yayınlar nedeniyle birbirinin istasyonunu dinleyerek bilgi ve deneyim sahibi olur. Bu bakımdan toplu yaşayışın tekamülü hızlandırdığı bilgisi kesin doğru bir bilgidir. Şimdiki farkındalığımız içinde bu bilgi alışverişini bilerek ve isteyerek yaparsak yani ‘Ben’ imizi diğerlerine de açarsak, pek çok şeyin hızlandığını ve kolayca aktığını biz de görürüz. Boşuna dememişler: Bir elin nesi var, iki elin sesi var!...

Mistisizm'in, Sufizm'in, Budizm'in, Zen'in, Taoizm'in temeli, bu birleşik bilgi alanından özel olarak istifade edebilme araştırmasıdır. Birleşik bilgi alanından özel olarak yararlanmak için, bütün okültistler özel çalışmalar yapmışlardır. Kimi bedenini denetlemiş, kimi şuuraltını düzene sokmuş, kimi şuurunu temizlemeye çalışarak mümkün olduğu kadar bu alandan fazlasıyla yararlanmanın yollarını aramışlardır. Buna, sırrın sırrına, bilginin bilgisine, realitenin Hakikatine kavuşmak denir. Bir reel olan görünen, bir de bunun arkasında sebep olan vardır. Bu da sırrın sırrıdır.

 Ergün Arıkdal

9 Haziran 2015 Salı

Bir Sorun mu Var ?










NEYİ DEĞİŞTİRDİN en son hayatında memnun olmadığın ?
Sana öğretenin bilgisinin doğruluğunu sorguladınmı hiç ?
Hani şu atasözü adı altındaki olumsuz telkinler var ya onları diyorum....
Ne kadarını uyguladın öğrendiklerinin ? Kendini olduğun gibi kabul ettinmi ? Suçlamayı bırakıp başına gelen herşeyde -hiç istisnasız herşeyde- PARMAK İZLERİnin olduğunun farkına vardın mı? Bu senin suçun demiyorum. Lakin, senin sorumluluğun... HAYAT SENİN, bunu hatırladın mı? Kin tutmanın, nefretin, öfkenin sözüm ona seni daha güçlü yaptığına olan sahte inancın ne alemde?.. Hala: Ama o bana bunu yaptıııııı... Ben de onu ölene kadar hafızamda, yüreğimde taşıyayım diyorsun yoksa ? Başkalarının söylediklerinin değil de kendin hakkında yüreğinin söylediklerini dinledin mi, sustuklarını işittin mi, gözünü kapatıp da görmeyi denedin mi? Birilerinin havarisi olmaya çalışmak yerine, kalbinin merkezine yürüdün mü?

Ey GÜZEL İNSAN, yaşam sende ve sana olan yoldur. Elimizde sihirli değnek yok, sadece UYGULARSAN işine yarayacak bilgiler var.Haydi artık adım at.şekilde değil mana'da ol Gemileri karadan yürütmek mehmet'lerden birini FATİH yaptı ...Bakış Açısı+ Hayal Gücü = Ruhun Gözü

İnanırsanız size görünür. Neymi ? Ne ye inanıyorsunuz o
DUYGUSUNU BULUN ONA BÜRÜNÜN görünmeyene inanç onu görünür kılar
Sevgi dua şifa ile

Spiritüel Terapist

Güneş Mine Güleş