17 Ağustos 2015 Pazartesi

Ağustos 2015 İstanbul Aile Dizimi - Yaşam Enerjisi Güçlendirme Atolye Çalışması - Hayat Ağacı Terapisi

Ağustos 2015 İstanbul Aile Dizimi - Yaşam Enerjisi Güçlendirme Atolye Çalışması - Hayat Ağacı Terapisi

Yaşam Enerjisi Güçlendirme

Enerji bizim tüm hayatımızı yönlendiren görünmeyen tarafımızdır. İnsan, fiziksel ve enerji bedenden oluşur. Fiziksel bedenin kontrolü ise enerji bedenindedir.

Fizik bedenimizin kirlendiğini hissettiğimizde ellerimizi yıkıyoruz, banyo yapıyoruz veya farklı bakım işlemleri yapıyoruz. Zarar görmesini istemiyoruz. Enerji bedenimiz de kirlenir ve kirlendiğinde de bakıma, temizliğe ihtiyacı vardır.





YAŞAM ENERJİSİ ATÖLYE ÇALIŞMASINDAN sonra neler oluyor?

* Ruhsal olarak daha iyi korunmayı öğrenerek,
* Yaşarken adlandıramadığımız olayları tanılayarak:
* Bildiğiniz bilmediğiniz suçluluk duygularını temizlemeyi ( Ki hayatta birçok şeye sahip olamamanın altından Suçluluk = Hak etmiyorum çıkar)
* Başarı ile barışmayı (inanç kodlarını değiştirerek)
* Spiritüel en büyük değer olan kendini sevmeyi
* Yaratıcı üretici enerjiyi daha iyi kullanmayı
* Sevgi ile yeniye yer açmayı
* Affetmenin ve Özgürleşmenin gücünü ve beraberinde güzelliğini
* İçinizdeki kadın / erkek resmi yüzeye çıkarmayı
* Cinselliğinizi kabullenip kucaklamayı
* Kadınların aylık döngü enerjilerini verimli kullanabilmelerini
* Bilmediğiniz yetenekleriniz ortaya çıkarmayı
* Bildiğiniz fakat tam kapasite ile kullanamadığınız yetenekleriniz net ve tam kullanılacak hale getirmeyi
* Size ait olmayan yükleri bırakmayı uygulamalı güzel bir sohbet ortamında gerçekleştireceğiz.

GÜNEŞ MİNE GÜLEŞ ile Ruhsal helalleşmenin diğer adı AİLE DİZİMİ



Eğer aile içinde şiddet, intihar, cinayet, düşük, ana baba rollerinde uygunsuzluk gibi bir sebeple sistemde bir bozulma veya aile sıralamasında bir kopma olursa, bundan aile fertlerinin hepsi, hatta etkisinin derinliği oranında gelecek kuşaklar da etkilenmektedir.



Hiç tanımadığınız biri, size dönüşerek size sizi anlatıyor...


Neden ben hep bunu yaşıyorum?
Bu benim kaderim mi dediğimiz durumlarda şifanın görsel şovu devreye giriyor.

Çoğunlukla tek seans yeterli olurken bazı vakalarda 3-4 çalışma gerekebiliyor.
Aile dizimi, bize bizi bizle gösteriyor, zanlarımız ve hakikatler daha net algılanıyor.
Bunca zamandır kapalı olan sandıklar açılıyor, ifade edilmemiş, baskılanmış, kapatılmış, akamayan enerji, alanda kendini ifade ettiğinde ve olduğu gibi kabullenildiğinde
Şifa işlemeye başlıyor.

Satılmayan arazi, yürümeyen ilişkiler, düşükler, kürtajlar, vedalaşamadan gidenler, ağır hastalıklar ve diğer çıkmazlarınızda ruhsal havalandırma oluyor.
Ruhsal hellalleşme ve kefaret ödemenin şifası yaşamınızda vücut buluyor.







Aile DizimiKefalet Ödemenin sonudur. Peki Neyin Kefaleti Atalardan gelen. Yaşadıklarımız kollektif bilinçle aktarılan bilgi ,bir başka değişle dizimde farklı bir sürü teknikle yapılsada esası bir özgürleşme ve yüzleşme çalışmasıdır '' affet benidir seni affediyorumdur'' en çokta ''seni görüyorum''dur daha açık bir dille anlatacak olursak hissedilen herşey sistem tarafından kaydedilir ve aynı genlerden gelen birinde ortaya çıkar atalarınızdan birinin yıllar önce aldırdığı bebek bilin yada bilmeyin bugün tıpkı yükü alan kişiye olmuşcasına yapılmışcasına etki gösterir yanlızlık duygusu terkedilmişlik hissi güvensizlik gibi ..
yaşayacaklarımız karma ve gen yoluyla önceden belirlenmiş bir halde tercihlerimizide kullanabileceğimiz gibi farkındalıkla bakarak Şifalanması sağlanıyor







sadece farkında olmak bilmek bile iyileştiriyor
bizler atalardan sadece gen almıyoruz gen yoluyla bilgide alıyoruz kaderde alıyoruz
kızılderili inanışıdır dünyadan göçen ruh tüm birikimini bir kişiye bırakır yakınlarından
şu kadarını söyleyebilirim ki kızılderililer haklı
aille sistemdeki en küçük sistem birimi aile ordan başlayan halkalar dallar halinde uzanan bir uzantı dede onun babası ..vb hiç konuşmadan kişinin etrafına dizdiğimizde esas kişiyi ne kadar etkilediğini ne hissettirdiğini ve neler bıraktığını görüyoruz
dizim sistemlerinde çalışırken bulduğum bişey bu hepsi gen yoluyla aktarılan bilgi ile dünyada nesilden nesile geçerek cezasını ödüyor bazen buna karma deniliyor bazen ise ataların yolundan gitme sistemde kayıtlı her veri bilgisayara girilmiş kod gibi işlevini yapıyor ya eyvallah deyip devam edeceksin ettiği yere kadar yada oturup bunlarla tek tek çözüm yakalayıncaya dek çalışacaksın önce kendin sonra senden önce ve sonrakilerin düzenine etki etmesi için





Psikoloji çalışmalarında varılan son Psikoterapi TekniğiSistem Dizimi - Aile Dizimi - Temsil Sistemleri

Bir çok adla anılıyor. En bilinen adı ile Aile Dizimi.



Oturun bir kenara ve hayatınızı İZLEYİN...



Aile Diziminde çalışmanın ön görüşmesi bilinen şekillerde gerçekleşmiyor. Soy ağacından genetik miras bakılacaksa eğer, anne baba tarafında tekrarlayan hastalıklar, kazalar, iflaslar gibi büyük olaylara bakılıyor.
Bu çalışmaya Jeogram çalışması diyoruz.

Müracat eden kişi ile ön görüşme tamamlandıktan sonra bazen terapist bazende danışanın (açılımcı) seçimi ile çalışma alanına kişiler (katılımcılar) diziliyor. Konu hakkında fikir sahibi olmaksızın büründükleri ruh hallerince davranıyor ve konuşuyorlar.

BİNGO bilinmeyen konunun resmi çekilmiş oluyor yapılan çalışma bir çok konuda kullanılıyor.




Aile dizimleri birçok fiziksel ya da ruhsal sıkıntının altında yatan sebepleri bulmak ve şifalandırmak için kullandığımız, kişilerin problemlerinin minimum düzeyde dile getirildiği ama daha çok içinden geldiği aile sistemine ve köklere bakılan bir ruhsal-enerjetik çalışmadır. Aile dizimleri, varoluşumuzu anlamlandıran en derin kökler üzerinde çalışır, bize ait olan gizli bağlar ve bilinçaltı anlaşmalar ortaya çıkarır ve şifalanmaya alan açar

.


Sevgi ve şifa ile...

Spirituel Terapist
Güneş Mine Güleş

15 Ağustos 2015 Cumartesi

ZEHİRLİ DÜŞÜNCELERİ DÖNÜŞTÜRMENİN 10 YOLU!








Öfkenin veya korkunun bir odanın havasını elektriklendirebilme tarzını hissetmişseniz, Sandra Ingerman’ın “zehirli düşünceler” sözüyle neyi kastettiğini anlayacaksınız. Bir aile terapisti ve şaman olan yazar, düşüncelerimizin ve duygularımızın zihinsel ve fiziksel esenliğimizi etkileyen görünmeyen ama hissedilir bir enerji yaydığına inanıyor

“Zehirli Düşüncelere Şifa Vermek: Kişisel Dönüşüm için Sade Araçlar” adlı kitabında “psişik yumruklar”ın fiziksel şiddet kadar gerçek olduğunu yazıyor. Bu makalede, kendinizi negatif düşüncelerden korumak ve pozitif enerji yaymayı öğrenmek için Sandra Ingerman’ın önerdiği on basit yolu okuyacaksınız: Bir gece, etkileyici bir rüya gördüm. Çalışma arkadaşlarımdan oluşan bir grupta, bir su soğutucusunun etrafında ayakta durmaktaydım. Aramızdaki konuşmalar samimiydi ama çalışanlardan bazısının diğerlerine psişik/görünmez “yumruklar” attıklarını fark ettim. Yumruk yiyen kişiye “İyi misin?” diyor ve diğerine dönüp “Ne yaptığını gördün mü?” diye soruyordum.

İnsanların davranışları bakımından böyle bilinçsiz olması beni şoke etmişti. Rüyam, görünmeyen etkileşimlerin gücünü göstermişti. İnsanların nasıl davrandıklarını gözlemlediğimizde herhangi bir düşmanlık yok gibi görünebilir. Bizi dinlemekte olan kişinin yüzünde bir gülümseme görebiliriz. Ama görünmeyen düzeyde neler olmaktadır? Konuşmamız veya mevcudiyetimiz aracılığıyla karşımızdaki kişide hangi hisleri tetiklemekteyiz?

Ruh dediğimiz görünmeyen bir boyuta; “tenimizin ötesindeki asıl kimliğimiz” dediğim bir unsura sahibiz. Bu yanımızı göremeyiz ama beden ve zihin ile birlikte bu yan bütün varlığımızı oluşturmaktadır. Fiziksel dünyada başkalarıyla ne zaman etkileşime geçsek, görünmeyen bir enerji alışverişi de gerçekleşir. Başkalarının davranışlarını tarif etmek için kullandığımız bazı yaygın ifadelerden bazıları: Çok buyurgan. Kişisel alanımı işgal ediyor. Adeta dayak yedim. Düşünce tekmelenmiş. Sırtımdan bıçakladı. Bakışları hançer gibiydi. Tavrıyla grubu adeta esir aldı. Oda, patlamaya hazır bir enerjiyle doldu. Bir öneride bulunayım dedim, vuruldum. Şiddet enerjisi görünmeyen, psişik düzeyde eyleme geçer ama hem fiziksel sağlığı ve hem de psikolojik esenliğimize etki yapar. Enerji, somuttur. Negatif enerjiyle dolu bir ortamda yaşadığımızda veya çalıştığımızda kendimizi ya fiziksel veya psikolojik düzeyde iyi hissetmeyiz.

Yerli kültürlerin hepsi, öfke gibi negatif bir enerjiyi yollamak ile bunu yalnızca ifade etmek arasındaki farkı anlamaktadırlar. Biri öfkesini “zehirli ok” gibi yollamaksızın ifade ederse o kişi öfke hissini tanıyıp kabul etmektedir; bu durumda, öfkenin bir başkasına zarar verebilecek hiçbir kuvveti veya hareketi yoktur. Olanları yalnızca görünür düzeyde tanıyıp kabullendiğimiz kültürümüzde, farkındalığın bu diğer düzeyini inkar etmekte ve bu nedenle, sebep olduğumuz hasarı fark etmeksizin, bilinçsizce “zehirli oklar” atmaktayız. Duygular taşımanın ve duyguları ifade etmenin insanlık halinin bir parçası olduğunu anlamamız önemlidir. Yürütülen araştırmalardan biliyoruz ki duygularımızı ifade etmediğimizde hastalıklar oluşabilmektedir. Ruhsal öğretiler, dış dünyamızın; bilincimizin iç durumunun bir yansıması olduğunu, binlerce yıldır öğretmekteler. Çevre kirliliğine ve günümüzde dünyanın durumuna baktığımızda, içsel dünyamızın bir yansımasını görmekteyiz. Dünyayı değiştirmek istiyorsak kendimizi değiştirme niyetimize odaklanmamız gerekir.

 Ruhsal uygulamalar ile çevreyi iyileştirmek ve dünyaya barış getirmek için yapılan dışsal çalışmalar arasında bir köprü oluşturmamızın zamanıdır. Ruhsal öğretilerin hepsi, fiziksel düzeyde tezahür etmeden önce her şeyin ruhsal düzeyde tezahür ettiğini öğretmektedir. Ruhsal uygulamaları yaşamlarımıza sokmakla, kişisel ve gezegensel değişimi yaratma gücüne hepimizin sahip olabiliriz. Dünyada nasıl biri olduğunuzu dönüştürmek yoluyla barışın gerçek ifadesi olabilmeniz mümkün. İşte, bunu yapmanın 10 basit yolu:

Kalbinizden Nefes Alıp Verin Nefes alıp vermek, enerjiyi dönüştürmenin en basit yollarından biridir. Bu alıştırmayı, gün boyunca yapabilirsiniz: Ellerinizi kalbinizin üstüne koyun ve nefes alıp verirken kalbinizin hareketini hissedin. Bu, sakinleştiricidir ve dünyaya sevgi, huzur ve uyum enerjisi yollar.

Aynaya Bakın Mücadele gerektiren bir duruma tepki vermeden önce bir aynadaki yansımanıza bakarak duygu ayarı yapın. Hiç kimse kendini zehirli bir tarzda hareket ederken görmek istemez. Size aptalca gelebilir ama bu düşüncenin sizi durdurmasına izin vermeyin. Kendimizi fazla ciddiye almak, negatif düşüncenin nedenlerinden biridir.

 İfade Edin; Yollamayın Stres, daha sonra pişman olabileceğimiz tarzda davranmamıza yol açabilir. Sorunlu duygulara sahip olmak normaldir ve hislerinizi tanıyıp kabullenmek önemlidir. Yalnızca enerjiyi kendinize, başkalarına ve dünyaya bir “zehirli ok” gibi göndermemeye dikkat ediniz. Sevdiğiniz Birinin Yüzünü Düşünün Duygularınızın ardındaki enerji tüm canlılara yayılır. Duygularınızın ardındaki enerji tüm canlı varlıklara yayılır. Sizin için sorunlu olan duyguları tetikleyen biriyle karşılaştıysanız, sevdiğiniz birini düşünün ve, size meydan okuyan kişinin siması yerine sevdiğiniz kişinin simasını koymaya çalışın. Örneğin, bir küçük yavru kedinin siması veya sevdiğiniz bir çiçeğin imgesi ile de çalışabilirsiniz.

 Sözlerinize Dikkat Edin Düşünceleriniz ve duygularınız gibi sözleriniz de içinde yaşadığımız dünyayı ve deneyimlerinizi değiştirme gücüne sahiptir. Bu, yüksek sesle başkalarına söylediğiniz sözler kadar sessizce kendinize söyledikleriniz için de geçerlidir. Kendinize iyi bir insan olmadığınızı söylemekteyseniz bu gerçekliği tezahür ettirmeye başlarsınız.

 Zihninizi olumlu sözcüklerle doldurun ki hayatınız da olumlu yönde açılıp genişlesin. “Abrakadabra” kelimesi, Arami dilinde “Konuştuğum üzere yaratacağım” anlamına gelen “Abraq ad habra” cümlesidir. Çocukken, ne anlama geldiğini bilmeksizin, kimbilir ne kadar sık söylemişizdir bu cümleyi.

Başkalarında Tanrısallığı Görün Istırap çektiğini algıladığınız kişilere acımayınız; bu, onları yalnızca daha da derin bir ıstıraba sevk eder. İnsanları kendi ilahi ışıkları ve kusursuzlukları içinde gördüğünüzde, zorluklarıyla başa çıkmak için ihtiyaçları olan kuvveti onlara vermeye yardımcı olursunuz. Algılamanın gerçekliğinizi yarattığını unutmayın.

Doğayla Bağlantı Kurun Bizler doğanın birer parçasıyız. Stres durumunda olduğumuzda doğanın temel unsurlarından –toprak, hava, su ve ateş (güneşteki gibi)– beslenmemiz kesilir ve gerçekten hastalanabiliriz. Doğa, en büyük şifacıdır. Sık sık zaman yaratıp doğal dünya ile bağlantıya geçin.

Suyla İyileşin Suyun yaşam gücü acılarınızı yıkayıp götürebilir ve en basit faaliyetlerin bile şifa verici bir etkisi vardır. Ellerinizi yıkarken, duş alırken veya yağmur altında ıslanırken negatif enerjinin sizden uzaklaştığını ve ışığa dönüştüğünü imgeleyin.

Kendinizi Işıkla Koruyun Birinin size psişik açıdan saldırdığını veya enerjetik açıdan düşmanca davrandığını hissederseniz, etrafınızı saran koruyucu bir ışık imgeleyin. Bazıları bunu beyaz bir enerji alanı olarak düşünmektedir; ben ise şeffaf ve mavi bir yumurtanın içinde olmak şeklinde imgeliyorum. Size uygun rengi bulmaya çalışın. Bu sizi, size doğru yollanan zararlı enerjilerden koruyacaktır. Sevgiyle Yanıt Verin Başkalarından gelen negatif ve zehirli enerjilerin alıcısı olmanız gerekmez. Sevgiyle almak istemediğiniz enerjiyi geri çevirebilirsiniz. Sevgiyle yanıt vermek ise bir saldırı pozisyonu almanızı ve daha çok negatif enerji yaratmanızı önleyecektir. Şifa veren tek şey sevgidir.

 Kaynak: Sandra Ingerman

Duyguları Dönüştürme Tekniği




NLP yaratıcısı Dr. Richard Bandler’in Eskimeyen değişim kitabında yazmış olduğu bölümü paylaşmak istiyorum. Artık yapacak bir şey kalmamış bitmiş aşkların peşinde bir çok insan kendini heder ediyor üzüyor. Kendini kafese kapatıp, ayağından bağlayıp dışarıya çıkmaya korkuyor. Ama şunun kafesin dışına çıkma cesareti gösteremezlerse, kendi ayaklarından kendilerini bağladığı ipi çözmedikleri için aynı yerde aynı şeyleri yaşayıp duruyorlar sonrada başkalrını suçluyorlar. Özgürlük istiyorsanız, ayağınızdaki bağı çözmeniz, kafesin dışına çıkmanız lazım. Yeni yaşamlara yelken açabilesiniz. Bir çoğunuz Tarzan filmini seyretmişsiniz yada belgesellerde maymunların ağaçlar arasında nasıl hızla bir daldan bir dala geçtiklerini görmüşsünüzdür. Aslında bizimde yapmamız gereken bu yeri geldiğinde tutunduğumuz dalı bırakıp yeni dalı tutmalıyız ki ilerleyebilelim. Bazı insanların üstesinden gelmesi gereken diğer bir konu kötü ilişkilerdir.

 Konu kötü ilişkiler olduğunda her şeyden önce iyi bir hayatı hak ettiğinize ilişkin yeni bir inanç oluşturmaya karar vermenizi öneriyorum. Bu çok önemli bir şeydir ama birçok insan bunu yeterince yapmaz. Şiddet gören kadınlar için yapılmış bir sığınma merkezinde bir süre çalışmıştım. Burada beni en fazla şaşkınlığa düşüren şey şimdi sözünü edeceğim konuydu. Bu kadınlar dayak yemiş, bedenlerinin her yeri çürük içinde kalmıştı.

 Ev siz kalmış bir şekilde bir köşeye çocukları ile birlikte sinmiş oturuyor. Onları sadece bir kere değil defalarca dövmüş olan sarhoş kocalarına geri dönmeye korkuyorlardı. Beni şaşırtan şey; biz onlara “Eşinden boşanmak zorundasın. Çocuklarının güvenliği için o adamdan sonsuza kadar uzak durmalısın.” dediğimizde bize bakıp, “Ama ben onu seviyorum.” şeklinde yanıt vermeleriydi. Ya bunu söylüyorlardı, ya da bize eşlerini terk edeceklerini söyleyip altı ay sonra yine dayak yemiş olarak sığınma merkezine geri dönüyorlardı.

Yürümeyen bir ilişki içinde olduğumuzda insanların bu ilişkiden kurtulmaları için gereken şey yüzlerine inen bir tokat değildir. Bazen insanların âşık olmaktan da vazgeçmeleri gerekir. Kariyerinin başlarında bana gelen tanınmış vakalardan biri Eski Âşık adını verdiğimiz bir adamdı. Ona bu ismi vermemizin nedeni bize on yıldır aynı kadının peşinden koştuğunu ve tüm hayatının bu kadının etrafında döndüğünü söylemesiydi. Sonradan ortaya çıkan gerçek ise şuydu. bu adam bizim bugün sapık olarak adlandırabileceğimiz biriydi çünkü söz konusu olan kadınla hiç konuşmamıştı. O kadını ona gerçekten âşık olabilecek kadar tanımıyordu ama üniversite sıralarındayken onu uzaktan izlemişti.

Daha sonra kadın eğitimine devam ederek başarılı bir müzisyen olmuştu ve adam da asla olmamış, asla da gerçekleşemeyecek bir ilişkinin peşinden koşuyordu. Onun kusursuz bir kadın olduğuna dair fikri aslında biraz aptalcaydı çünkü benim arkadaşlarımdan birinin bu kadınla çıktığını öğrenmiştim. Ve kadın de bizim Eski Aşık’ın kafasında yarattığı gibi biri değildi. O adamın bu kadına karşı hissettiğini düşündüğü aşkın üstesinden gelmesi, dayak yiyen ve yaşadığı kötü ilişkiden kurtulmak zorunda olan bir kadının o ilişkiden çıkması kadar önemliydi. Bazı ilişkilerin yapısal olduğu söylenir, bu ilişkilerde insanlar birbirlerine karşılıklı olarak bağımlıdır.

 Eğer bir ilişki iki insanın birlikte daha sağlıklı, birlikte daha mutlu olmaları, güzel anılar oluşturmaları ve birlikte iyi bir hayat kurmaları üzerine kurulu değilse taraflardan biri diğerinin yaşam enerjisini öyle ya da böyle tüketecektir. Bu ya bu şekilde gerçekleşir ya da daha kötüsü taraflardan biri ilişkiyi bitirir, diğeri ise âşık olarak kalmaya ve giden kişinin özlemini çekmeye devam eder.

 Bunların hepsi insanların âşık olmaktan kurtulmayı öğrenmelerini gerektiren örneklerdir. Âşık olmak önemli bir konudur ama insanlar zaten bu konuda oldukça yetenekli gibiler. Fakat içimizden bazıları uygun olmadığı durumda âşık olmaktan vazgeçme konusunda da çok iyiler. Bir öğle yemeği süresi boyunca bile başarılı bir şekilde yürütemediğim ilişkilerim oldu. Yine de doğru kadını bulduğumda çok uzun yıllar boyunca evli kaldım. O öldüğünde bir başkasını bulmam dört yılımı aldı. Ama eğer onu geçmişimde bırakmış olmasaydım geleceğime de yeni birini koyamazdım. Ömrünüzün tamamını birlikte geçirmeyi umduğunuz kişinin ölmesi her zaman üzüntü verici bir olaydır. Ama zaman içinde artık iyi anılara tutunmanız, kötü anılardan vazgeçip yeni, iyi anılar oluşturmaya hevesle bakmanız gereken bir an gelir. Bazen o kişi ölmüş olmaz, sadece artık sizden hoşlanmıyordur ve sizi terk edip gider.

Eğer siz âşık olmaya devam edecek olursanız kendinizi hayatınızı yeniden yönlendirmekten ve böylece doğru kişiyi bulmaktan mahrum bırakırsınız. Dünya gezegeni üzerinde altı buçuk milyar insan olduğunu hiç unutmayın, bu insanlar içinde o kadar çok yalnız insan vardır ki bu sayı astronomik bir boyuttadır. Ama yine de insanlar bana bakar ve “Bir daha sevebileceğim birini asla bulamayacağım” derler. Bir keresinde bir kadın danışanım olmuştu. Otuz yılı aşkın bir süredir evli olduğu kocası bir orta yaş krizi içine girmiş ve sarışın sekreteri ile kaçmıştı. Kadın bana bunları anlatırken gözlerinde yaşlar vardı. Bana baktı ve “Tüm hayatımı onunla birlikte geçirmeyi umuyordum.” dedi. Kızgındı. Canı yanmıştı. Perişan durumdaydı ve bana bakıp, “Neden gülüyorsun?” diye sordu. Ona döndüm ve şöyle yanıt verdim. “Bunun nedeni çok basit, birçok kadın bir gece dayanacak bir erkeği bile seçemiyor. Sen bir ilişkiyi otuz yıl sürdürecek bir erkeği seçecek kadar iyi (değerlendirme yeteneğine sahip olmuşsun. Bu da şu demek oluyor. Mevcut yaşında sadece bir erkek daha bulman yeterli. Belki ikiniz yüz yaşına kadar birlikte olursunuz. Bu yüzden şu anda iyi bir şeyler yaşayabilecek durumdasın ama yapman gereken tek şey onu geçmişte bırakmak. Ben de sana çok büyük bir sır vereceğim.” Bu büyük sır şu, artık o aşkın dışına çıkma zamanınız geldiğinde buna eşik kalıbı adı verilir. Eşik kalıpları fobilerden tamamen bıkmış bir duruma gelmeye benzer. Aynı türde bir kalıptır.
 Benim yardımını olmadan aşktan kurtulan birçok kadınla görüştüğüm için onların bunu nasıl başardığını anlamam mümkün oldu. Bana, “Ne olduğunu anlamıyorum Yedi yıldır evliydik ve ne yapmış olursam olayım bana katlanıyordu. Şimdi aniden beni terk etti, artık benimle hiçbir şey yapmak istemiyor.” diyen birkaç arkadaşım vardı. Bu bir nasıl kendi kendine aşktan vazgeçtiğinin örneğidir. Gidip bunu araştırdım çünkü aşktan gerçekten kurtulması gereken bu insanlara nasıl yardımcı olabileceğimi bilmek istiyordum.

Sonuçta bunun gerçekten de çok basit bir şey olduğu ortaya çıktı. Eğer bir adam kötü bir şey yaparsa, bir kadın kötü bir şey yaparsa onu bağışlayabilirsiniz. Ama eğer çok sayıda kötü şeyi, kısa bir süre içinde üst üste yaparsa bu olumsuz bir duygu oluşturur ve “Bardağı taşıran son damla bu oldu.” cümlesini duymaya başlarsınız. Yapmak istediğimiz şey son damlayı doğru şekilde bardağın içine damlatmak ve bardağı doğru zamanda bilerek taşırmak. Bunu yapmanın yolu aslında son derece basit. Eğer size kötü davranan bir adam ya da size kötü davranan bir kadın varsa ama bunu yeterince sık yapmıyorlarsa şunu yapın:

Geri dönün ve bu anıların en az beş ya da on tanesini alın. Bu anıları alın, onları gerçek yaşam boyutlarında büyütün, böylece 0 sırada ne gördüyseniz onu görün ve bu anılan sanki şu anda oluyormuş gibi peş peşe oynatın. Bir anının başından sonuna kadar gidin ve biter bitmez bir sonrakine başlayın. Bazen bu beş anının neler olduğunu yazmak yararlı olabilir. Nerede başladıklarını anımsadığınıza emin olun. Hepsinin birbirlerine bağlı olmalarını sağlayacak şekilde onları hızla oynatın. Sonra onları zihninizde gözden geçirin, ses ekleyin ve duyguları, hoş olmayan her şeyi alarak onları gerçekten çok hızlı ve sert bir şekilde bedeninizde döndürün.

 ( Duyguyu Bedeninizde Döndürmek: Herhangi olumlu ya da olumsuz duyguyu vücudunuzun bir yerinde hissedersiniz. Örneğin; olumsuz bir duygu hissettiğinizde midenizde ya da boğazınızda bir rahatsızlık hissedersiniz. Aslında bu duygunun sonlandığı yerdir. Sizin yapmanız gereken duygunun başlangıcını bulup sonlandığı yere doğru hareketinin farkına varmak. Midenizin altından başlayıp boğazınıza doğru ya da tam tersi boğazınızdan başlayıp midenize doğru olabileceği gibi kalbinizden vücudunuzun sağ tarafına ya da tam tersi vücudunuzun sağ tarafından sol tarafına bir duygu geçişi olabilir. Bu duygu döngüsünü yakalayarak bu döngüyü hızlandırmak duyguyu yoğun olarak yaşamanızı sağlar. Bu duygu döngüsünü dışarıya çıkartıp maviye boyayıp yeniden vücudumuza yerleştirip ters yönde çevirmek ise rahatlama sağlar.)

Resimleri gerçek yaşam boyutlarından daha büyük bir hale getirin ve onları birbirinin ucuna ekleyin, böylece beş, belki de on kötü anıyı peş peşe sürekli olarak oynatabilirsiniz. Bu durumda gerçekleşecek olan şey sizin resimlerin değiştiği ve duygularınızın değiştiği bir noktaya ulaşmanızdır çünkü insanların âşık olmaya devam etme şekli yas süreci içinde kalma şekline şu açıdan benzer, neyi içeriden gözlemlediğiniz, neye dışarıdan baktığınız konusu sizin gelecekte nasıl hareket edeceğinizi belirler. Bu on anının sonuna geldiğinizde bu kişi ile sahip olduğunuz tüm iyi anılan alın ve kendinizi mutlu bir durumdayken görün, sonra resimlerin boyutlarını küçültün. Filmi tersinden oynatın. İyi anıların sonundan başlayın ve başa doğru oynatın böylece önce derin bir şekilde âşık olduğunuz. Sonra da o kişiyi tanımıyor olduğunuz noktaya ulaşın.
Kafanızın içinde resimlere ve seslere yapay bir şekilde müdahale etmeniz hissetme şeklinizi de kelimenin gerçek anlamıyla değiştirir. Kötü anılara baktığınızda onları büyütür ve yaktım getirirsiniz. o kişi size hoşlanmadığınız şeyleri yaparken ne gördüyseniz onu görürsünüz.
Buraya kötü bir duygu eklemek her zaman yararlı olur çünkü insanlar bazen ilişkilerin ne kadar kötü olabileceğini unuturlar.
Ne kadar korktuklarını ya da ne kadar mutsuz olduklarını unutur, bu yüzden birine geri dönmeyi düşündüklerinde her şeyin iyi olacağını düşünürler. Bir süre önce oldukça tanınmış bir insan olan bir arkadaşım bana aynı kişiye tekrar âşık olmaya devam ettiğini, kadının başka birine kaçtığını, onun duygularını incittiğini ve altı ay sonra yine kendisine geri döndüğünü ve tekrar bir araya geldiklerini söyledi.
Bu davranışlardan gerçekten yorulmuş durumdaydı. Onu resimlerin değiştiği ve eşiği aştığı noktaya gelene kadar size burada anlatmakta olduğum aynı süreçten geçirdim Sonra ona bu dünyada gördüğü en iğrenç şeyin ne olduğunu sordum. 0 da “Doğranmış ciğer, sadece kokusu. Sadece görüntüsü bile midemi bulandırıyor” diye yanıt verdi. 0 kötü duyguyu elde edene kadar koca bir tabak dolusu doğranmış ciğer görüntüsüne bakmasını ve kokusunu almasını sağladım. Bu resmin tan ortasında söz konusu kadının gülümseyen yüzünü ortaya çıkarmasını sağladım, böylece onu her düşündüğünde bu düşünce doğranmış ciğere dönüşecekti.

 İyi duyguları ya da kötü duyguları bir şeylerle ilişkilendirme yeteneğimiz bilinçli bir seçim olmalıdır. Kendi düşüncelerinizi yeniden yönlendirdiğinizde, hangi anıları içeriden gözlemleyeceğinize hangi anılara dışarıdan bakacağınıza karar verdiğinizde düşüncelerinizi bilinçli bir şekilde bir tarafa yönelttiğinizde buna düşünme adı verilir.
Biz bilinçli bir şekilde düşündüğümüzde düşünen varlıklar oluruz. Düşüncelerimizin öylesine bize gelmesine izin verdiğimizde kişisel özgürlüğümüzü yitiririz. Âşık Olmaktan Kurtulmak Artık âşık olmak istemediğiniz kişiyi düşünün. Bu kişi ile birlikte yaşadığınız tüm iyi anıları kendinizi bu anıların içinde görerek anımsayın. Filmi başa sarın ve görüntülerin hepsini siyah beyaz ve küçük bir hale getirin. O kişinin size kötü davrandığı tüm zamanları ve etraflarındaki tüm olumsuz duyguları kendinizi o anıların içindeymiş gibi hayal ederek. Tamamen içeriden gözlemlenen bir şekilde anımsayın. 4. O kişinin yaptığı her kötü şeyi ele alın ve hepsini sanki bir sinema ekranında oynuyormuş gibi peş peşe hayal edin. Bu filmi bu görüntülerden bıkana kadar tekrar tekrar oynatın. 5. Size iğrenç gelen bir şeyi alın ve sonra 0 kişinin görüntüsünü iğrenç görüntünün alt sistemlerine yerleştirin. Bu kişiden kurtulmuş olduğunuz harika bir gelecek hayal edin. Kendinizi mutlu ve özgür olarak gözünüzde canlandırın ve bu resmin içine adım atın. Dr. Richard Bandler Eskimeyen Değişim.

Uyum Süreci





Doğada Mimikri Denilen Bir Durum söz Konusudur. mimikri Kelime Anlamı Olarak ; Bir türün, yapı, ses, habitat ve renk bakımından başka bir türe benzemesi ve böylece kendini düşmanlarından koruması Durumudur




Bu durum Canlılar Dünyasında

Bir sinek türünde olduğu gibi, korumasız bazı hayvanlar yırtıcı ve iğnesi zehirli eşek arısına çok benzer. Burada evrim sürecinde, eşek arısının bir taklitçisi oluş­muştur. Eşek arısını avlamak için edinilen olumsuz deneyim nedeniyle, ondan çe­kinen avcı düşmanlar, sinekten de çekinir.

Kelebeklerin kanatlarındaki göz benzeri yapılar, bazı böcek ve kurbağaların kendileri zehirli olmadığı halde zehirliymiş gibi renklenmeler göstermeleri, bazı çiçeklerin kendilerini tozlaşmalarını sağlayan böceklere benzetmeleri

bukelemunun Üzerine Çıktığı Şeyin Rengini almasıda bir Çeşit mimikridir Çünkü Korunmalıdır Bunlar bu Konuda Verilebilecek bir Kaç Örnek Peki Ama Bizimle Ne Alakası Var ;

Olaylar sırasında Verdiğimiz Tepkiler Özümüzde Olmasada Yaptığımız Tüm O Davranışlar ; Birer Mimikridir Sürüngen Beyin Tarafından Sürünsende HAYATTA KALMAN GEREK ! durumunu Hatırlatmak için Bazen Kendi Kendimizi Sabote Ederken Buluruz Ve Buna Bir Türlü Anlam Veremeyiz. Sürüngen Beynimiz Devrededir Olayde Herhangi Birşeyi Tehdit Olarak Algılamıştır Ve Sizi İstemesenizde Geriletmiştir Örneğin Bir Değişim Bu Durumla Sıkça Karşılaşıyoruz İlk Yaşadığı Aşk Deneyimi Hüsranla sonuçlanan kişi Farkında Olmadan Yeni Başladığı ilişkiyi Yerlebir Ediyor Gerekçesi Şu Çok Canın Yandı Daha Önce Bu Da Aynını Yapacak Sana Tabi bu Çok Basit Bir Örnek Daha Ne Çeşitleri Var Bilemezsiniz

Mimikri Geliştirdik İşte Hayatta Kaldık Fakat Mutsuzlukla Bir Başka Geliştirdiğimiz mimikri İse Öfkedir buradaki Mantık Şudur Öfkeli Olursam Kimse Bana Zarar Veremez Yada Hasta İronik Değilmi ? Sadece Bu Kadarda Değil İçsezisi olan bir çocuk Bunu Fark Ettiğinde Dışlanmamak Adına Bu Yeteneğini Kullanmıyor Çünkü Şöyle Düşünüyor Deli Damgası Yiyebilirim...

Farkında olup Farkında Yaşamayla Düzeltilemeyecek Hiç bişey Yoktur Unutmayalım ki Hayat Kırkından sonra Değil Farkından Sonra Başlıyor

Güneş Mine

5 Ağustos 2015 Çarşamba

FESLEGEN TÜRÜ İNSANLAR...






Fesleğen;
Dokunulmadıkça kokusunu hissettirmeyen bir bitki türüdür.
Aynı fesleğen gibi, dokunulmadıkça varlığındaki cevherleri göstermeyen,
Sevgi dolu insanlar vardır.
Onlara dokunulduğu zaman ellerini uzatır,
Size bolca sevgi ve şefkat bağışlarlar.
Aslında herkes gibidirler,
Herkes gibi giyinirler,
Herkes gibi yaşarlar,
Herkes gibi çalışırlar,
Herkes gibi konuşurlar,
Ama onlara dokunulduğunda,
Bir midye gibi açılırlar
Ve o zaman içlerindeki inci ortaya çıkar.
Onlar mutlak Sevgiye, Aşk'a ulaşmış kişilerdir.
Kendilerini ve diğer insanları ruh varlıkları ile bilir, tanırlar.
Böyle bir insanla karşılaştığında bil ki sırlar bahçesinin eşiğindesin.
Artık içeri girip girmemek senin seçimindir
ALINTI

Manası Olan Ortaya Çıkar . . .






manası olan ortaya çıkar dedik bugün sohbetimizde Sonra bu çıktı karşıma ; Brezilyalı bir ajansın anlamlı reklamı:
Bir kitap film olduğunda hikayenin büyük bir kısmı kaybolur
adlı çalışması...Yaşadıklarımız Kitabımız ...Anlattıklarımız Film..Orjinalliğini Bozduğumuz Yer Anlatımımız ...

Anlatımlarımızda kendi zan'larımız sanrı'larımız alıp başını gidiyor.Hatayı hata yapan şey bu zan'larımız sanrı'larımız Gerçketen tuz suyun içinde eridiyse bunu nasıl anlatır ??

Güneş Mine Güleş

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Sözcükler de tıpkı düşünceler gibi enerjiye sahiptir...







Düşünce, yaratıcılığın ilk boyutudur.



Sabahları uyandığınızda hayatı bir gülümsemeyle selamlayın ve yüksek sesle şöyle deyin: Bugün insanlarda ve hayatta iyi olan herşeyi görmeye niyet ediyorum. Bugün bolluğu görmeye niyet ediyorum.



Yürekten inanırsanız olmayacak şey yoktur.



Doğru dua, yalvarma duası değil, şükran duası olmalıdır.



İstediğiniz şeye layık olduğunuzu düşünürseniz, olur.



Mantıksal olarak ne olmadığınızı bilmeden ne olduğunuzu bilemezsiniz. Olmadığınızı bildiğiniz şeylerle ne olduğunuzu tanımlayabilirsiniz. Olmak için önce olmamalısınız.



Kendimin hangi parçası bu felaketten deneyim kazanmak istiyor?

Varlığımın hangi boyutu, bu deneyimi kazanmak için felaketi kendine çekti?



Bir başkasının seçtiği yolu yargılama. Başarıyı kıskanma, başarısızlığa acıma. Çünkü kayıtlarındaki başarının ve başarısızlığın ne olduğunu bilemezsin.



Her olay bir armağandır ve her deneyimde bir hazine gizlidir.



Sizin dışınızda bir şeyin yada birilerinin size bir şeyler “yaptığı” fikrini taşıdığınız sürece bir şeyler yapabilme gücünüzden de

kendinizi mahkum edersiniz. Ancak “ben yaptım” dediğinizde değiştirme gücünü kendinizde bulabilirsiniz.



Bir şeyi değiştirmek için ilk adım, onun olmasını sizin seçtiğinizi kabul etmektir.



Herhangi bir şeyi yapmak için tek bir neden var: evrene kim olduğunuzu göstermek.



Kim ve ne olduğunuza karar veren sizsiniz ve kim olmak istediğinize de…



Etki-tepki, neden-sonuç



Aradığın şeyi iç görü getirecektir. Mümkün olduğunca çok içine dön.

İÇE DÖNMEZSEN BOŞLUĞUN ARTAR.



Olamayacağın hiçbir şey yok, yapamayacağın hiçbir şey yok, sahip olamayacağın hiçbir şey yok.



Başkalarının seçimini gözleyin, yargılamadan. Seçimlerinin o an onlar için mükemmel olduğunu düşünün.

Özellikle suçlamayın. Arzunun bağımlılık olmamasına dikkat et.



Bu savaşı kaybetmeniz mümkün değil. Tesadüf yoktur.

Hayat, sizin olacağını düşündüğünüzden başka bir şeyi size göstermez.

Düşünceleriniz oluşumu yaratıyor.



Birinci yasa, ne hayal ediyorsan o olabilir, yapabilir ve sahip olabilirsin. İkinci yasa, korktuğunu kendine çekersin.



Korktuğun şeyi deneyimlemen gerekir.

Değer ve inançlarınızı tek tek inceleyin, gözden geçirin.



Düşünce, yaratıcılığın ilk boyutudur. Sonra söz gelir. Söz yaratıcıdır ve yaratıcı enerjiyi evrene gönderir. Söz düşünceden daha dinamiktir.

Sonra da aksiyon gelir.



Sözcükler de tıpkı düşünceler gibi enerjiye sahiptir. Hiçbir konuşma boş değildir...







Alıntı

Aynaları nasıl kullanabiliriz?- Eckhart Tolle









Bizim karşımıza daima birileri veya bir şeyler aracılığı ile kendimizi tanımamız, hatalarımızı görmemiz ve düzeltebilmemiz için ortamlar yaratıyor. Ve biz farkındalığımızı geliştirip de, o yönlerimizi düzelttiğimizde, arınıyoruz, arındırmamız gereken diğer yönlerimize yöneltiliyoruz...



Kişiler ve çevremiz sürekli bir değişim içerisinde. Bunun nedeni kendi egosal yönlerimizi tanıyıp o yönlerimizi dönüştürdükçe, o yönümüzün yansıtmasına ihtiyacı olan kişiler bizden o yansımayı alamayacakları için uzaklaşıyorlar. Biz de başkalarından o dönüşmüş yönümüze ait bir yansımayı bir daha görmüyoruz.



Aynaları nasıl kullanabiliriz?



Diyelim ki birisi ile tartışıyorsunuz ve o kişi sizi adil olmamakla suçluyor. Durun ve içinize bakın. Sonra şu analizi yapın:



Bir kere adil olmayan, sizi adil olmamakla suçlayan kişidir. Onun yargısı tamamen ona aittir. Ancak, sizde ona, onun adil olmayan yönünü gösterecek kadar arınmamış bir yan var demektir.

Peki o yanınız veya yanlarınız neler olabilir? Bu suçlamayı duyduğunuz zaman içinizde oluşan hisse bakın.

Size saldırıldığı hissinde misiniz? Saldırgan bir yanınız var.

Aşağılandığınız hissine mi sahipsiniz? Başkalarını aşağılayan bir yanınız var ve aynı zamanda kendinizi aşağıladığınız bir yanınız var.

Sadece size yönelmiş bir öfke mi hissediyorsunuz? Öfkenizi dindirememiş ve hala zaman zaman öfkenizin esiri olabiliyorsunuz demektir.

Karşınızdakinin sizden korktuğu hissine mi kapıldınız, ya da bu suçlamadan dolayı korktunuz mu? Hala ayıklanamamış korkularınız var demektir...



Ya da gerçekten tam olarak adil olmadığınızı mı hissettiniz, gerçekten adil değilsiniz demektir...



Kendinize ait tesbit ettiklerinizi tek tek dingin bir anınızda düşünün.

Ben neden korkuyorum? Bunun yanıtını içinizden alana kadar ister meditasyon, ister eskilerin söylediği gibi tefekkür halinde içinize yönelin.



Bu arada sistemin size vereceği ipuçlarını kaçırmamaya çalışın. Televizyonda izlediğiniz bir şey, ilan panolarında okuyacağınız bir kelime, gazetede okuyacağınız bir haber, bir arkadaşınızın gelip size anlatacağı bir olay, hikaye vs...



Bunların hepsi size sizin neden korktuğunuzu tanımlamaya çalışacaktır. Çok ilgisiz bir şekilde karanlıktan korkuyor olduğunuz bile çıkabilir ortaya.



Bulduğunuz o yönünüzü kabul edin. Ben bütün bunlarla bir bütünüm diyin. Asla kendinizi suçlamayın, yargılamayın, cezalandırmayın.

Kendinizi yargılamanız, Tanrıyı yargılamak gibidir. Neden diyecek olursanız, bizler Tanrının “Size nefesimden üfledim” dediği varlıklarız.

Aslında özümüz mükemmel. Dualite ortamında deneyimlemek üzere yaşadıklarımız ve sergilediğimiz davranışlarımız var.

Arınmamışlıklarımız nedeni ile sergilediğimiz davranışlarımız da var. Bunlar suçlanması gereken değil, sadece fark edilerek dönüştürülmesi gereken yönlerimiz. Kendimizi yargılayıp, kendi kendimizi içsel olarak öyle çok cezalandırırız ki, dönüşümü gerçekleştiremez, o farkındalığı yaşayamayız.

İşte o zaman esas hatayı yapmış oluyoruz. Çünkü aslında bize tam olarak ait olmayan bir yönü, sanki bizmişiz gibi kabullenmiş oluyoruz o yargımız ile.

Oysa Tanrısal öz varlığımızda bilelim ki o yok. O sadece şu ana ait, dualiteye ait deneyimlediğimiz bir parça.



Yargılamayın, dönüştürün. Sevgiyle kendinizi bağışlayın. Bu belkide yapması en zor şey ama kendinizi bu yönünüzden dolayı sevgi ile kucaklayın ve bağışlayın. Ve artık bunun çözülmesini talep edin . Seçimim artık bu değil diyin. Gereken değişimin gerçekleşmesini talep edin. Bir kaç gün süre ile bu yönünüz üzerinde dinginlik ile dalgalanın, sevgiye geçmeye odaklanın. Bir süre sonra bu konuda son bir deneyim yaşayabilirsiniz. Örneğin aniden karanlıkta kalmak gibi. Artık korkmadığınızı ve karanlıktan korkmanın seçiminiz olmadığını göstermek durumunda kalabilirsiniz. Sınavı ilk seferinde veremeseniz bile, veremediğinizin farkında olmak ve dönüşüm için niyetinizi tekrarlamak süreç tamamlanana kadar sizi yönlendirecektir.

Sonunda sınavı verdiğinizi ve başka hiç bir deneyim ile aynı hissi yaşamadığınızı gözlemleyeceksiniz.

İşte özgürlük anı...



Unutmayın;



“Kendi içinizdeki olumsuz bir durumun farkına varmanız, başarısız olduğunuz anlamına gelmez; tam aksine başarılı olduğunuz anlamına gelir.”







Eckhart Tolle

Söz Büyüdür . . .









Geleceğiniz nasıl yaratılıyor? Düşünce yoluyla.Tüm yarınlarınız bu günkü düşünceleriniz tarafından tasarlanıyor, çünkü barındırğınız her düşünce-hangi duygusal amaçla olursa olsun,hayal ettiğiniz her şey- bedeninizde bir his yaratır ve bu his ruhunuza kaydolur.

Bu his sonra yaşam koşullarınızı hazırlar; çünkü o, ruhunuza kaydedilmiş aynı hissi yaratacak ve ona uyacak koşulları size çekecektir.Ve söylediğiniz her sözcüğün gelecek günlerinizi yarattığını bilin, çünkü sözcükler düşüncenin ruhunuzda doğurduğu hisleri ifade eden seslerdir yalnızca.

RAMTHA