Evrende yaşayan tüm canlılar ısı ve enerji yayarlar. Bu enerji, yaşam
gücünün kendisidir.
Biz, enerjiyiz ve sürekli hareket halinde olan bir enerji denizinde yaşıyoruz.
"Enerji" kelimesi Grekçe energia ("hareketli
kuvvet") kelimesinden gelir. Bu kuvvet, evrendeki tüm varlıklar arasında
temel ve evrensel bağı oluşturur. Daha önce değindiğimiz gibi, biz
tamamıyla enerjinin içinde yüzüyoruz. Bizi "canlandıran" ve bizi
"hareketlendiren" bir enerji var, aynı enerji, ampulün yanmasını ya
da küçük bir ekran üzerinde görüntünün oluşmasını da sağlıyor. Bütün
bunlar enerji şekilleridir. Ama enerji tam olarak nedir? Yaşam
enerjimiz yüce yaratıcıdan bize doğumumuzla beraber aktarılmıştır. Yaşam
gücümüzdür.
Reiki binlerce yıllık şifa ve ruhsal çalışmalara dayanan ve enerji aktarımı
ile şifa vermeye dayalı bir enerji tekniğidir. Eski Hint geleneklerinde ki
bunlar 5000 yıllık prana denen evrensel enerjiden bahseder, yogiler bu enerjiyi
nefes alıp verme teknikleri, meditasyon ve fiziksel egzersizlerle şuur düzeyini
yükseltmek ve gençlik süresini arttırmak için kullandılar. Çinliler milattan
önce 3.yüzyılda chi dedikleri bir yaşamsal enerjinin mevcudiyetini önerdiler. Haraketli
ya da hareketsiz tüm maddeler bu evrensel enerjiden oluşur. Eski akupunktur
sanatı ve EFT ise ying yangı dengeleme üzerine yapılan bir tekniktir. Milattan
önce 538 yılında başlayan yahudi mistik geleneği kabala da, aynı enerjilerden
astral ışık olarak söz ediliri İslamiyet’te baraka, hristiyanlarda katoliklerde
oron diye tabir edilir. Evrensel yaşam enerjisi her kültürde farklı isimlerle
bilinir. Eski ahitlerde insanların çevresindeki ışıktan fazlaca söz edilir
fakat yüzyıllar içinde bu fenomen orijinal anlamını yitirmiştir.
12. Yüzyılda orta çağlarda insanların birbirini uzaktan etkileşebildiği
ortaya çıktı, bu bağlamda bir kişi bir başkası üzerinde sadece varlığı üzerinde
sağlıklı ya da sağlıksız bir etki bırakabiliyordu. Sonrasında insanlığın
yaşamsal güç ve yaşamsal maddeden oluştuğunu söyledi Helmont.
1800’lerde cismi ya da somutluğu olmayan ama yaşamsal maddeden oluştuğunu
söylendi. 1800’lerden sonra evrenin temel elementinin kendi özdevinimi güç
merkezi olduğunu söylendi. 19. YY başlarında bahsedilen elektro manyetik alanla
benzerlik gösteren çalışmalar yapıldı. Mıknatıs kutuplarının sadece manyetik
kutuplaşmayla değil odik alan ile ilgili özel bir kutuplaşmaya sahip olduğu
gözlendi.
Mıknatıslardaki kutuplaşmaya benzer kristaller gibi başka objelerde
manyetik olmadan bu özelliği sahiptir. ‘’ zıt yüklerin değişen yük
derecesinde soğuk ve sıcak hissi vermiştir ‘’ birçok deney göstermiştir ki
vücudun enerji sahası sıvı ve ışık dalgaları gibi enerjiktik özellikler
gösterebiliyor.
Enerji, kendini madde olarak değil ama hareketle gösteren bir kuvvettir. Örneğin
kar fırtınasını ele alalım; uçuşan kar kümesi görülür, ama rüzgâr
(enerji) kendini göstermez. Herkesin kabul edeceği gibi ortada, görünmese de
gerçek olan bir kuvvet vardır. Bu kuvvet, enerjidir.
Bütün fiziksel evrenimiz "enerji"dir. Aslında, evrende bulunan
yegâne şeyin, enerji olduğunu söyleyebiliriz. Gördüğümüz, dokunduğumuz ve
hissettiğimiz her şey, belli bir ritimde hareket eden enerjidir. Bu yüzden,
bu gezegende var olan her şeyin; insanların, hayvanların, bitkilerin ve
minerallerin vs. titreşimlerini algılamak mümkündür. Bu kuvvetin farkına
vararak kendimizi bu akımlara "bağlayabilir" ve böylece evrenle uyum
sağlayabiliriz.
Sorunlar ve hastalıklar hangi kaynağa inanıyorsanız o kaynaktan size gelen
dur bir saniye yolunda gitmeyen bir şeyler var mesajıdır. ‘’dur bir saniye
kendini bütün olarak dinlemiyorsun’’ sırf nezaketen kabul ettiğiniz o arkadaş
toplantısına gidecekken hastalanmanız gibi.