8 Eylül 2013 Pazar

Enerji Kancaları Bağlar BAĞ KESMEK… Sahiden ÖZGÜRLEŞMEK-ÖZGÜRLEŞTİRMEK...





Başka insanlarla ilişkilerimizde geçmişte yaşanmış olumsuz deneyimler yada bazen onlarla ilgili beklentilerimiz, onları kaybetme korkumuz, bağımlılığımız gibi durumlar bizimle o kişi arasında görünmez bağlar oluşturur.

Fakat bu bağlar tıpkı bir insanı sararak öldüren sarmaşıklar gibidir; kimse kendisi olamaz, gelişemez, aradaki o bağlar; sevdiğimiz insanı da bizi kısıtlayan, gelişmekten-mutlu olmaktan alıkoyan, nedenini anlayamadığımız bizi aşağıda tutan bir “hal” içine sokar: Zaman zaman şunu söyleriz: “Herşey yolunda, bir sorun yok, ama içim sıkılıyor.” yada “şunu yapmak istiyorum, içimde birşey sanki mani oluyor..” “evimi satmak istiyorum, satışa da çıkardım ama satılmıyor” Bunların hepsi gerçektir, yaşayanlar vardır, ve durugörürler etrafımızdaki bu bağları görürler; bu bağ ister evimizle, ister sevgilimizle, ister çocuğumuzla olsun… Bazen yaşam süresi dolmuş, ama bizim bağımlılığımız nedeniyle öte aleme “geçiş” yapamayan yakınlarımız vardır.. Hatta bazen kendi korkularımız, kendi yargılamalarımız, beklentilerimiz sebebiyle kendi kendimizi bile bağlarız.

Yani en sevdiklerimizi, yahut kendimizi İLERLEMEKTEN ALIKOYARIZ bilmeden…

Bu şuna benzer: Çocuk üniversite sınavında en sevdiği bölümü, ülkenin en iyi üniversitesini kazanmıştır, fakat o üniversite başka şehirde yada ülkede olduğu için anne-baba “ben seni çok seviyorum, dizimin dibinde kal, gitme…” demektedir.. Belki “o mesleğin” en parlak kişilerinden biri olabilecekken, onu çok sevdiğimiz için! onu yanımızdan ayırmadık diye, onu dünyanın en bahtsız insanı yapmak!

İşte bağımlılıklar, korkular, olumsuz deneyimler… gibi etkenlerle, biri ile aramızda bağların olması da aynı böyle bir şeydir.. Madem ki ruh olarak büyümeye geldik… büyüyelim ve sevdiklerimizin büyümesine “izin” verelim..

Evet bu çalışma “o bağları” kesmek içindir; ilişkiyi bitirmek için değil. Fakat bitmesi gereken ilişkilere de izin vermeliyiz.. gitmesi gereken’e izin vermeliyiz. Üniversiteyi birlikte okuduğumuz arkadaşımız yurtdışında master yapmak istediğinde nasıl ona “biz sonsuzadek birlikte okumalıyız, ya bende gelirim yada sen de gitme..” demek ne kadar anlamsızsa, başka bir hayat deneyimiyle büyümek isteyen birine “gitme kal..” demek o kadar anlamsızdır..

Koşulsuz sevgiye yakışmaz..

Koşullu sevgi ise, sevgi demek midir, ihtiyaç demek midir, onu kendi içimizde bulalım:)

Gözlerinizi kapatıp bir kaç tane yavaş ve derin nefes alın, bedeninize gevşediğini söyleyin.

Sonra deyin ki:

“Sevgili filanca Seninle yaşadığımız ilişki süresince bilerek yada bilmeyerek yaşattığım tüm zorluk ve sıkıntılar için senden özür dilerim. Lütfen beni bağışla.

Ben seni içtenlikle bağışlıyorum. Ve sevgiyle yada zorlayarak bana öğrettiğin her şey için sana teşekkür ediyorum. Öğrenmem gerekenler için bana “rol arkadaşı” olduğun için teşekkür ediyorum. Aramızdaki bağları kesiyorumve seni benden, beni senden özgür bırakıyorum.Hayat Yolun ışık ve sevgi olsun her zaman…

Bunu yapmak her geçen gün enerjinizi(auranızı) size ait olmayan ama sizi bağlayan, kısmetinizi kapatan her türlü enerjiden temizleyecektir.

Bu da şu anlama gelir:

Yepyeni bir kader yaratma şansına sahip olacaksınız:)

Öncelikle aile bireyleri, eş, çocuk gibi en yakın ilişkilerimizden başlayarak ilişki içinde bulunduğumuz herkes için tek tek yapılması tavsiye ediliyor. ölmüş yakınlarımız için de…

Ve özellikle zor deneyim yaşadığımız kişiler için de…

Ta ki affettiğimizi hissedene kadar…

Şu hep hatırımızda olsun lütfen; biz bu çalışmayı öncelikle kendimiz için yapıyoruz; kendi ruhumuzu, hayatımızı, kaderimizi iyileştirmek için…

OLABİLECEĞİMİZ EN YÜKSEK POTANSİYELDEKİ KENDİMİZ OLMAK İÇİN…

Ve hayatımıza girmiş olan herkes rol arkadaşımız…

oyun bittiğinde bunları konuşuyor ve tüm rol arkadaşlarımıza teşekkür ediyor olacağız; tıpkı dünyada izlediğimiz tiyatrolardan sonra oyuncuların birbirine teşekkür ettiği gibi…:)

Alıntı
Bağlarınızı Kesin, Negatif Yönlerinizi Sıfırlayın!

"Zihninizde sahip olduğunuz olumsuz yönlerinize karşı bağlar vardır. Bu bağların somut bir şekli, rengi ve yapısı bulunmaktadır. Bu bağlarınızın yapısını çözümleyip onları kesmek ya da yok etmek suretiyle, istemediğiniz yönünüzden kurtulmak için kendinizi programlayabilirsiniz."

Sevgili okurlar; bu yazımızda sizlere bilinçaltımızın bir özelliğinden ve bu özelliğini kullanarak kendi kendinize nasıl terapi uygulayabileceğinizden bahsedeceğiz.

Bilinçaltımızın başlıca görevinin bizi korumak ve mutlu etmek olduğuna daha önceki yazılarımızda değinmiştik.

Bir diğer görevi de bizim hayatımızı arşivlemektir.

Tüm hayatımızın bilgi ve veri bankası olan bilinçaltımız, gerekli kayıtları işlerken çeşitli yöntemler uygular.

En önemli ve bizim en çok kullanacağımız yöntem ise, her şeyi somut bir şekilde kaydetmesidir.

Yani bilinçaltımızda soyut kavramlara yer yoktur. Bunu şu şekilde test edebilirsiniz:

Size üç tane kelime vereceğiz ve siz bu kelimeleri gözlerinizi kapatıp, düşündüğünüzde ilk aklınıza gelen resmi, şekli ya da görüntüyü tespit edeceksiniz.

Bu bir insana ait olabilir, herhangi bir nesne olabilir ya da tablo tarzı bir resim olabilir.

Tamamen kişiden kişiye değişen bir durumdur ama her insanın zihninde soyut kavramlara ait görsel bir temsil bulunmaktadır.

Şimdi kelimelerimize geçelim:

Aşk, Yalnızlık, Zaman

Bu üç kelimeyi ayrı ayrı zihninizde canlandırın.

İlk ne gördünüz?

Bir resim, şekil, renk, insan, nesne ya da bitki miydi?

Ne olursa olsun, sonuçta bir şey düşündünüz ve gördünüz.

Belki aşk denince kırmızı bir gül belirdi gözlerinizin önünde, belki de hayatınızın aşkının yüzü...

Zaman deyince belki bir kol saati gördünüz ya da evrenin sonsuzluğu canlandı gözünüzün önünde.

Hepiniz farklı bir şeyler düşündünüz ve hepiniz soyut kavramları somutlaştırarak bir şey ile ifade ettiniz.

Başka bir örnek daha verecek olursak;

"Bana kırmızıyı gösterin."

dediğimizde ya giysinizdeki kırmızıyı ya da kırmızı renkli bir eşyayı göstereceksiniz.

Ama biz sizden giysinizi ya da herhangi bir nesneyi göstermenizi istemedik, bize kırmızının kendisini göstermenizi bekliyoruz.

Olmuyor, değil mi?

Çok normal, sizde bir tuhaflık yok, sakin olun!

Renklerde duygular, zaman gibi soyut bir kavramdır ve onları gösterebilmek için bir giysi, bir eşya gibi nesneleri kullanarak somutlaştırma ihtiyacı duyarız.

Kırmızının kendisini gösterme şansımız yoktur.

İşte bilinçaltımız da aynen bu şekilde kayıtlarını tutar.

Soyut olan herhangi bir duygu ya da durumu somutlaştırarak arşive işler.

İlişkilerden Bağımsız Olmak

"Şimdi gelelim biz onun bu özelliğini kendi lehimize nasıl kullanabiliriz?"

sorusunun cevabına...

Zihninizde sahip olduğunuz olumsuz yönlerinize karşı bağlar vardır.

Bu bağların somut bir şekli, rengi ve yapısı bulunmaktadır.

Bu bağlarınızın yapısını çözümleyip onları kesmek ya da yok etmek suretiyle, istemediğiniz yönünüzden kurtulmak için kendinizi programlayabilirsiniz.

Bunu nasıl yapacağınızı bir örnekle göstereceğiz.

Diyelim ki, sürekli karamsarlığa kapılan, olumsuz düşünceler üreten ve onların tuzağına düşen yönünüzü zayıflatmak ya da ortadan kaldırmak istiyorsunuz.

Adım adım ne yapmanız gerektiğine bir bakalım:

1-Gözlerinizi kapatın ve üç derin nefes alarak rahatlayın.

2-Kendi kendinize "Bilinçaltım, şimdi yapacağım çalışmada eşsiz gücünü kullanarak bana destek olacağın için teşekkür ederim" telkinini verin.

3-Tam karşınızda olumsuz yönünüzü temsil eden bir siz görün. Burada dikkat etmeniz gereken, gördüğünüz sizin olumsuz yönünüzü temsil ediyor olmasıdır. Olumlu herhangi bir parçanızı içinde kesinlikle barındırmaması gerekiyor.

4-Şimdi bu yönünüzle aranızda bir bağ olduğunu hayal edin. Bu bağ onun bedeninin neresinden çıkıyor ve sizin bedeninize nereden bağlanıyor?

Şekli nasıl?

İp mi?

Işık mı?

Tel mi?

Herhangi bir maddeden olabilir.

Kalın mı, ince mi?

Düz mü, kıvrılıyor mu?

Ne renk?

Parlak mı?

Mat mı?

Hareketli mi?

Sabit mi?

Bunun gibi tüm niteliklerini belirleyin. Bu alt biçimler denilen bir çalışmadır ve bağınızın tüm özelliklerinin alt biçemlerini bu soruların ışığında çıkartmış olursunuz.

5-Şimdi kendinize şu soruyu sorun:

"Bu bağı kesmek için neye ihtiyacım var?"

Bu bir makas olabilir, testere olabilir, ışıksa ayna ile sizden koparıp farklı bir yöne yansıtma olabilir.

Bu uygulamada dikkat etmeniz gereken, hem bağınızın niteliklerini belirleyen soruların yanıtlarını ararken, hem de nasıl koparacağınıza karar verirken, ilk aklınıza gelen cevapları kullanmanızdır.

"Ne kullansam acaba?"

diye soruların yanıtlarını uzun uzadıya düşünürseniz, bilinç fazla devreye gireceği için, bilinçaltınızla teması kaybedebilirsiniz.

6-Şimdi o bağı kesin, koparın ya da ışık şeklindeyse yansıtın.

Bağın hem size bağlı olan, hem de olumsuz yönünüze bağlı olan bölgelerinden ayrılmasını sağlayın.


7-Gözlerinizi 2-3 saniye açın ve tekrar kapatın.

8-Olumsuz yönünüzü tekrar karşınızda görün.

Aranızda herhangi bir bağ var mı, kontrol edin. Örneğin bağ halatsa kestiğinizde yere düşmüş ve orada kalmış olabilir. O zaman onu yakın ve küllerini asla size ulaşamayacak şekilde uzayın derinliklerine savurduğunuzu hayal edin ve düşünün.

Tabi ki bu bir alternatif. Başka şeyler de yapabilirsiniz. Önemli olan yaratıcılığınızı kullanarak bağı tamamen ortadan kaldırmanızdır.

9-Bu işlemden sonra sıra "geleceğe uyarlama" dediğimiz çalışmaya geldi. Kendinize;

"Bu yeni durum bana 1 yıl sonra hâlâ fayda sağlıyor olacak mı?"

sorusunu hızlı bir şekilde sorun. Cevap seçenekleriniz evet ve hayır.

Bilinçaltınıza bunların dışında, "sanırım", "galiba" gibi cevap seçenekleri olmadığı komutu verin. Düşünmeden ilk aklınıza gelen cevap, bilinçaltınızın cevabıdır. Aynı şeyi 5 yıl ve 10 yıl sonrası için de test edin.

10-Eğer bu sorulardan birine dahi hayır yanıtını alırsanız, gözlerinizi kapatın ve işlemi tersine uygulayarak, bağı aynen baştaki gibi tekrar oluşturun.

11-Sonra bağı koparmadan zayıflatıp inceltme amaçlı tekniği baştan uygulayın ve geleceğe uyarlama yapın. Yine en az birine hayır yanıtı alırsanız, tekrar başa çevirin ve eski haline getirip o şekilde bırakın.
Bağlar çoğu zaman kesilebilir ya da zayıflatılabilir. Ama bazen bilinçaltı ikincil kazanç dediğimiz olumlu niyetlere çok sıkı bağlı olabilir ve olumsuz yöne ait olsa bile, o bağdan ayrılmak istemeyebilir. Böyle durumlarda başka teknikler devreye sokularak bilinçaltı ikna edilmeli ve sonra tekrar bağ ortadan kaldırılmalıdır. Elbette bilinçaltının ikna edilmesi çoklu teknikler gerektireceği için bir uzmandan destek almanız gerekir. Ama sizi olumsuz duruma sürükleyen her yönünüz için bu tekniği rahatlıkla uygulayabilir ve kesebildiğiniz kadarını ortadan kaldırabilirsiniz. Hatırlayın ki, sadece birini bile zayıflatsanız bu hayatınızda büyük farklar yaratır. Çünkü değişim ayrıntılarda gizlidir ve zihninizde yapacağınız küçük bir değişim bile, hayatınızda beslenerek büyür.
Düzenli uyguladığınızda, "İlişkilerden Bağımsız Olmak" ismi verilen bu tekniğin size çok faydası olacağını göreceksiniz. Bu çalışmalarla zihninize ekeceğiniz tohumların, rengârenk çiçekler vermesi dileğiyle, sevgiyle kalın...

"Değişim ayrıntılarda gizlidir ve zihninizde yapacağınız küçük bir değişim bile, hayatınızda beslenerek büyür."

alıntı
ENERJİ KANCALARI
İnsanlarla ilişki kurmaya başladığımız anda birbirimizle eneri bağları oluşturur...uz. Bu görünmez bağlara, ben kanca adını veriyorum. Ve kancalar yoluyla birbirimizden beslenmeye başlarız.

Bizler sadece fiziksel bedenlerimizden ibaret değiliz. Vücudumuzun etrafında bir de enerji alanı vardır. Burası tıpkı ikinci bir beden gibi, etrafımızı sarar ve bize yaşam sevinci verir. Enerji alanını, fiziksel bedenimizi saran bir balona da benzetebiliriz. Bu alanda bulunan enerji, kişiye özgüdür. Herkesinki farklıdır, çünkü kişinin duygu ve düşünceleri, korkuları, endişeleri önyargıları, ya da yaşam şekli ile biçimlenmeye başlar.

İki insanın ilişki kurmaya başlamasından itibaren enerji alanları arasında gözle görünmeyen bir bağ oluşur. Örneğin, bir aşk ilişkisi yaşamaya başlayan kadın ve erkek arasındaki enerji balonları, görünmeyen kancalarla birbirine bağlanır. İşte o dakikadan itibaren, artık iki kişinin duyguları, düşünceleri, korkuları birbirine akmaya başlar.


Kancalar, en kolay seks ilişkisinde oluşur.

İki kişi bedenlerini birbirine açtığı andan itibaren, duygusal yapıları birbirlerine akmaya başlar. Çünkü o enerji alanları, korkular, endişeler, hatta yaşam dersleri ve bilinçaltı kalıplarının verdiği huzursuzluklardan oluşmaktadır. Aynı şekilde, olumlu duygular, sevinç ve yaşam enerjisi de birbirine karışmaya başlar. Çok uzun birliktelik yaşayan çiftlerin, zaman içinde birbirlerine benzerlik göstermeye başlamaları dikkatinizi çekmiştir. İşte sırf bu yüzden, vücudumuzu kime açtığımız konusunda çok dikkatlı olmalıyız.

İki kişi birbiriyle ilişkiye girdiği andan itibaren, enerji alışverişi başlar. Birbirlerine akıttıkları sevgi de bu kancalar yoluyla iletilir. Birbirine sevgi ve olumlu duygular hissettiren kişiler, karşısındakinin enerji alanını besler ve zenginleştirir. Ona ne kadar değerli olduğunu hissettirir. Böylece kök korkularımızdan biri olan başkaları tarafından onaylanma ihtiyacımız, değersizlik duygumuz yok olur ve dengeli bir insan haline geliriz.

Ama ne yazık ki, insanlar bu dengeyi başkalarından aldıkları enerjiyle değil, kendi başlarına kurabilmek zorundadırlar. Bir çok insan hayal edin. Herkesin birbiriyle ilişkisi olduğu için, arada pek çok kanca oluşacaktir. Bu insanlar birbirlerinden beslenmeye devam ederler. Buna yatay beslenme adı veriyoruz. Bu tarz beslenme, bizi başkalarına bağımlı kılar. Sevgilimize, kocamıza, çocuklarımıza, anne ve babalarımıza, bazı arkadaşlarımıza kendimizi bağımlı hissederiz. Artık onların sürekli bizi desteklemesini bekleriz. Bunu yapmadıkları zaman öfkeleniriz. Kırılırız. Hatta kimi zaman onların bizi beslemeye devam etmelerini sağlayabilmek için farkında olmadan duygusal oyunlar oynariz. Özellikle kontrolcü yapıya sahip kişiliklerde, bu tarz oyunlar daha belirgin olur.

Sevgilime bağımlı oldum.

Örneğin, bir kadın ve erkek birbirlerine aşık olurlar. Aşkın ilk günlerinde erkek kadını sık sık arar. Kadın bundan beslenmeye başlar. Erkeğin iltifatları, ilişkiyi rayına oturtana kadar onu el üstünde tutması, kadındaki değersizlik duygusunu azalttığı için oluşan kanca görevini yapmaya başlar. Artık kadın bu yoğun ilgiden beslenmeye başlamıştır ve eğer hayatında değer duygusunu artırabilecek başka alanlar yoksa, bir tür bağımlılık geliştirir. Bu tıpkı uyuşturucu almaya başlamak gibi birşeydir.

Daha sonra erkek ilgisini yavaşlatmaya başlar. Bu hem erkeklerin hem de ilişkinin doğasında vardır. Erkek ilgisini normal boyutlara indirirken, kadın sebepsizce acı çekmeye başlar. Sürekli ilişkinin nereye gittiğini düşünür. Endişelenir. Üzülür.

Olumsuz duygu ve düşünceler başladığı andan itibaren, artık kanca ters yönde işlemeye başlamış, erkek kadının enerjisinden beslenir olmuştur. Kadının enerji alanı yavaş yavaş küçülürken, erkeğinki büyümeye başlar.

Aslında bundan kötü bir taraf yoktur. Hem kadın hem de erkek, bunu bilinçsizce yaparlar. Birbirini besleyebilmek çok güzel bir duygudur. Ama, çoklukla insanlar arasında bunun tersi de yaşanır. Birbirinin yaşam enerjisini çalan insanlar vardır. Üstelik enerji çaldıklarının farkında değillerdir, ama sonuçta kendilerini iyi hissedeceklerini bilirler. Karşısındakinin ruhsal ve duygusal durumunun ne olacağına aldırış etmezler.

Enerji vampirlerinin pek çok yöntemleri vardır.

Bunların en bilineni, karşısındaki kişiyi suçlu hissettirmektir. Bunun için bir insan diğerine bağırabilir, aşağılayabilir, alay edebilir, ya da kendisini acındırabilir. Sonuçta karşısındaki kişi kendisini suçlu hissederse yaşam enerjisi çalınacak, kendisini güçsüz ve yeteneksiz hissedecektir.

Bir başka yöntem, karşımızdaki insana sessiz ve mesafeli durmak, duygularımızı saklamaktır. Mesafeli durduğumuz zaman, karşımızdaki insan bizim ne hissettiğimizi ve düşündüğümüzü bilemez ve endişeye kapılır. Endişe ve huzursuzluk, yaşam enerjimizin karşımızdaki kişiye geçmesini sağlar.

Karşımızdaki insana aşırı sevgi vermek ve bunun karşılığını beklemek de bir çeşit enerji vampirliğidir. Kontrolcu kişiliklerin baş vurduğu bu yöntem, anne çocuk ilişkilerinde ya da karı koca ilişkilerinde sıklıkla yaşanır.

Sonuçta, karşımızdaki kişiye olumsuz duygular yaşatıyorsak, onun yaşam enerjisini çalıyoruz demektir. Peki, yaşam enerjimiz çalındığı zaman ne olur?

Genelde, yaşam enerjimiz küçüldüğünde, yaşamdan zevk alamayız. Günlük işlerimizi yapamaz hale geliriz, çünkü en ufak bir iş bile bize külfet gibi görünür. Sürekli bir can sıkıntısı duyarız. Yüreğimizde, sebebini bilmediğimiz bir ağırlık oluşur. Toleransımız azalır. Bir gün önce başkalarına dağıtacak sevgimiz varken, bir anda kendimizi dibe vurmuş gibi, sanki derin bir kuyuya inmiş gibi hissederiz. Artık başkalarına sevgi vermek yerine, onlardan beslenmeye çalışırız.

Bütün bu yaşanan olumsuzluklara rağmen, kancalar sağlıklıdır ve insanların birbirine sevgi akıtabilmeleri için oluşurlar. Bu konuda neler yapılabileceğini, AŞK başlığı altındaki yazımda bulabilirsiniz.

Dikey Beslenmek

İnsanların başkalarına bağımlılık geliştirmemeleri, ve başkalarından enerji çalacak yöntemlere başvurmamaları için, dikey beslenmeyi öğrenmeleri gereklidir.

Her insanın ruhu, çeşitli zenginliklerle doludur. Bu zenginlikleri, yaratıcılık alanlarımızı keşfederek bulabiliriz. Örneğin, bir ressam, resim yaparken kendisinden beslenir. Çünkü o sırada ruhundaki zenginlikleri ifade etme fırsatını bulmuştur. New York'ta yaşarken bir kanser hastamın takı yapmaktan hoşlandığını keşfetmiş ve kendisine her gün en az 1 saat bu işle uğraşmasını tavsiye etmiştim. Kendisine çok iyi gelmiş, adeta duygusal ve ruhsal bir terapi gibi iş görmüştü.

İnsanların kendilerini hiç korkusuzca, olduğu gibi ifade edebilmeleri, en büyük güç kaynağıdir. Bu, herkese tarif edilemez bir mutluluk ve doyum verir. Hayatımızda hobilerin yer alması, iste bu yüzden önemlidir. Dikey beslendiğimiz sürece, ne başkalarına bağımlı yaşarız ne de yaşam enerjimizi çaldırırız.

En önemlisi de, hayatta verdiğimiz önemli kararlar hatalı olmaz. Doğru karar verebilmek için bağımsız ve mutlu olmalıyız. Özgür bir zihne ve duygusal yapıya sahip olmalıyız. Hiçbir şeyden korkumuz olmamali. Başkalarını kaybetme korkusu, bağımlılıklarımızın ardındaki kök korkudur. Bilinçaltımızın derinliklerinde kaybetme korkusu olduğu müddetçe sağlıklı kararlar alıp uygulayabilmemiz hemen hemen imkansız gibidir.

Gelin özgürlüğümüzü ele alalım
İlişkilerimizde kuvvetli taraf biz olalım
alıntı
Peki Nasılmı ? Tabiki Karmik Bağ Şifalandırma İle


Karmik bağın şifalandırılması nedir ve nasıl uygulanır?

Karmik Bağ Şifası, imgeleme ile yapılan meditatif bir ritüeldir. Aşağıda da bahsedeceğim şekli ile basittir ve kısa sürede tamamlanabilir. Bu egzersizi pek çok elektronik veya basılı ortamda da rahatça bulabilirsiniz. Peki neden üzerinde duruyorum?

Toplumdaki ilişkilerin, birbiri üzerine yığılmış ve çözülmesi çok güçmüş gibi görünen sorunlarına başka bir açıdan yaklaşarak ruhsal farkındalığınızı arttırmak ve yöntem hakkında kısa bir hatırlatma yapmak istiyorum. Yakın çevremin –ve diğer ilgilenenlerin- buna ihtiyacı olduğunu görüyorum.

Diğer taraftan egzersizin muhteviyatı hakkında gelen soruları bir seferde cevaplamak istedim. Bana gelen soruların çoğu bu uygulamanın sonuçlarının, anlatıldığı ölçüde basit olmadığına inanan bir kesimden gelmektedir. Uygulayıcı, ilişkisinin olumsuz bir nitelik kazanabileceğinden korku duyabilmektedir. Şüpheci bu zihnin sorularını yanıtlamak için kısaca bir açıklama da getireceğim.

Bizler Karmik Bağlarımızı, ebedi ilişkilerimizi yönetmek ve onlardan gerekli dersleri almak için oluştururuz. Karmik bağı oluşturan dinamikleri anlarsak bu gereksiz korkulardan da kurtuluruz.

“Karma çoğu kez başka bir insana zarar veya acı verdiğimiz ve de kendi irade özgürlüğümüzü dayatmak için onun irade özgürlüğünü ihlal ettiğimizde meydana gelmektedir. Aslında irade özgürlüğünün doğru kullanılışı (sadece) kendimiz için değil, olaya dahil olan herkes için en iyi olanı arayıp bulmakla ilgilidir. Başkalarına çektirdiğimiz acıyı biz çekmek zorunda kaldığımızda ise, ruh düzeyinde, bu eylemimizin ne kadar yanlış olduğunu ve böyle bir şeyi bir daha asla yapmayacağımızı anlamaya başlarız. Bu, ruh varlığının gelişme yollarından biridir.” (*) Uzlaşmanın İyileştirici Gücü-Jan Erik Sigdell

Örneğin çocukken sizin dış görünümünüz ile alay eden arkadaşınız bugün muhtemelen hakkınızda bir karmaya sahiptir. Burada asıl bahsi geçmesi gereken karmanın işlerliğini görmeye yanaşmayan bir zihne sahip oluşumuzdur. Bizler “suçlu” konumda bulunmayı kabullenemeyiz. Bunun farkına varmak istemeyen zihin iyi ve kötü arasında çelişkisini daima yaşar. Kendi fikirlerini haklı gördüğü platformlarda sürdürme çabasındadır. İlişkiler çıkmaza girdiğinde ya da çektiğiniz acıların tedavisini ararken, tüm bunların sizin de bir zamanlar birilerine benzer acılar yaşatmış olmanız ile bağlantılı olduğunu keşfederseniz “bağışlanma” beklersiniz. Karma, ruh tekamülünüzün sizle sıkı sıkıya ilintili ve tüm ıstıraplarınızın odağında yine sizin olduğunuzu farketmenizi sağlayan bir aynadır.

Meditasyona geçmeden önce, bağların nasıl oluşabileceği konusunu açıklamayı gerekli görmediğimi belirtmek istiyorum. Onlar bu konudaki terapistlerin uzmanlık alanıdır. Nihayetinde ilişkide olduğunuz durum ya da kişi ile aranızdaki enerji bağları olduğunu bilmeniz yeter. Enerji akışını çalışmalarınız sırasında göremeyebilirsiniz de. Ancak varlıkları, karma temizliği yapıldıktan ve ilişkiler yeni bir boyut kazandıktan sonra yaşanan tecrübelerle kesinlik kazanır. Düşünce ve hayallerimizi de göremeyiz ve vardırlar.

Yöntem; Karmik Bağın Şifalandırılması ya da Kesilmesi olarak anılır. Ve Başmelek Mikail’in de adlandırdığı gibi ona “Yatay Bağlantı Egzersizi” de diyebilirsiniz. Onun akıcı ve sade yöntemini aşağıda veriyorum. Her yerde bir iki dakika içerisinde yapabilirsiniz. Ama rahatsız edilmeyeceğiniz bir ortamda geniş bir zaman dilimi içerisinde yapmanızı tavsiye ederim. Gözlerinizi kapayınız. İster ayakta, isterseniz oturur vaziyette olunuz. Önce topraklanmanız gerekir. Topraklanmak sizin kendinizi bir ağaç gibi hissetmenizi gerektirir. Kökleriniz ile Anne Dünyanın merkezine, dallarınız (başınız) ile gökyüzünün sonsuz mavi derinliklerine bağlandığınızı hayal edin…

“Vucudunu bir ağaç olarak hayal et, köklerin omurganın bitiminden toprağa doğru uzanıyor ve dünyanın merkezine ulaşıyor. Dünyanın merkezine bağlandığında kendini iyi, düşüncelerinin sakin ve berrak olduğunu hissediyorsun. Böylece ruhunun yoğun varlığı insani yanınla yanyana varolabiliyor. Bu zihinsel bir çalışma değildir. Oyun gibi bu yeni ilişkiyi derinden hissetmek için kendine izin ver. Şimdi ilişkini değistirmek istediğin herhangi bir kişiyi hayal et, örneğin bir aile bireyi, annen, baban, çocuklar, eş, çalışma arkadaşı, arkadaş, eski veya yeni sevgililer. Fiziksel olarak orada bulunmaları gerekmez, sadece önünde durduğunu hayal et ve ona yeni bir ilişki önermek istediğine dair iletişim kur…”

Son satırdan itibaren hatırlatma: Görmek istediğiniz kişiyi ruh olarak hayal etmek isterseniz onu bir ışık olarak tasavvur edin. Ruhların böyle görülmesi sizin içinde etkileyici olacaktır. Ona yeni bir ilişki öner ya da varolan ilişkini sonlandırmayı rica et. Çoğunlukla varolan ilişkiyi kesmeyi seçebilirsiniz. Bunu kalbinizden gelen sözlerle, sesli olarak ifade edebilirsiniz. Ben genellikle; “Bana yaşattığın tüm deneyimler için teşekkür ederim. Bundan böyle özgür iradem ile seçimlerimi yapmak istiyorum. İkimizinde yeni deneyimlere açılabilmesi için aramızdaki karmik bağın sonlandırılmasını talep ve rica ediyorum.” şeklinde ifade ediyorum.

“Bu kişiyle çakraların her biri arasında bir enerji bağı olduğunu hayal et. Her çakra icin, seçimine göre bir aletle, bu bağı kestiğini düşün. Bazıları bu ‘bağlı’ ilişkiden kopmak için makası tercih eder, başkaları kılıç hatta zincirli testere. Bittiğinde, biraz dur ve bazı çakralar arasındaki bağı koparırken daha fazla zorlanıp zorlanmadığına bak. Niyetini güçlendirmek için bir kaç kez geri gitmen gerekebilir. Aynı zamanda içten bir rahatlama ve huzur hissettin mi? Her seansın sonunda, bu yatay bağlantının düzgün olduğundan emin ol ve bağı kopardığın kişi için de bu bağlantıyı kurduğunu hayal et. Pratik yaparak, kendini bu dikey ilişkilerden, önünde bir ayna olduğunu ve vucuduna yansıtılmaya çalışılan şeyleri geri yansıttığını hayal ederek kolaylıkla koparabilirsin. Bağını kopardığın insanların seni arayıp çözülememiş meseleleri konuşmak isteyecek kadar açık olmaları ender rastlanan bir durum değil. Aynı zamanda bu yeni özgürlük duygundan dolayı fazlasıyla ihanete uğramış gibi hissedebilirler kendilerini. Onlara kendini sevmenin tüm ilişkilerini nasıl değiştirdiğini açıkla.” (*) Traddling Your Freedom – Arcangel Michael
İsteğinizi ilettikten sonra ve bağınızı koparmadan hemen önce karşınızdaki kişinin bunu başı ya da hareketleri ile onayladığını hayal edin. Ruhsal varlıklar bizlerin deneyimlerine saygılıdırlar. Ruhlar (ya da kişiler), karmanın kesilebileceğini sizin anlayabileceğiniz (veya hissedebileceğiniz) şekilde onaylarlar. Korkulanın aksine bu yeni ilişki size özgürlük verecektir. Bir takım tavır ve duygulara saplanıp kalmayacak, özgür seçim evreninde yeni deneyimlere yönelebileceksiniz. Karmik bağlarınızı yüksek titreşimli bir enerji olan “Sevgi” ile salmanızı öğütlüyorum. Yeri boşalan enerjiyi sevginiz ve anlayışınız ile doldurun. Elbette yaşadığınız acı dolu anlar hatıralar sizlere eşlik edecektir. Ancak bu dünyada yaptıklarımızın bizleri yansıtan bir ayna olduğunu unutmadan, ruh kardeşlerinizden taleplerinizi nazik ve rica ile yapınız. Onlar deneyimlerinizde size şefkatle eşlik etmektedirler. Kopan bağlar spiral (telefon kordonuna benzer) olarak hayal edilebilirler. Onları mor bir alevin içine atınız. Orada yandıklarını ve yükselen dumanın evrene karıştığını görün.



Son olarak belirtmek isterim ki, Karmik bağlar sonlandırıldığı andan itibaren yeni farkındalık katmanları harekete geçer. Bir çözüm hemen altından, başka bir karmik temizliğe olanak verecek ilhamı ortaya çıkartır. Ufkunuz genişler. İşte cesaret sizin için bu noktada anlam kazanır. Maceranız, yargılarınızdan kurtulmayı özlediğiniz ve özgürlük denilen uçurumun kenarından aşağı gözü kapalı atlamaya cesaret ettiğinizde başlar.

 (alıntıdır )

“Eklemek isterim ki sevgi tüm varlıklar için herşeydir. Vazgeçilmez bir kaynaktır. Tanrının sevgisi sizlerle olsun. Bu mesajı metatron verdi. Michaelin ikiz enerjisi. İmzam enerjidir, enerji başı sonu olmayan bir dairedir ve biz hep sizlerleyiz.” – Metatron

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder