13 Kasım 2013 Çarşamba

Beden ile Zihni Dengelemek - Osho



BEDENİN BİLGELİĞİ
Basit metalleri altına çevirmeye uğraşan simyacıları duymuşsundur. Bedenin çok daha iyisini yapıyor – senin içeri atıp durduğun bir sürü ıvır zıvırı kana, kemiğe dönüştürüyor. Sadece kana ve kemiğe de değil: onlardan beyni besleyecek malzeme de yaratıyor. Dondurma ve koladan, beynini oluşturuyor, bir Rutherford, bir AlbertEinstein, bir Buda, bir Zarathustra, bir Lao Tzu yaratabilen beyni. Şu mucizeye bir bakın!Beyin kafatasının içinde ufacık bir şey... Tek bir beyin dünyanın tüm kütüphanelerindeki bilgileri saklayabilir.Kapasitesi neredeyse sonsuz. En müthiş hafıza sistemi. Aynı kapasitede bir bilgisayar yaratmak istersençalışabilmesi için kilometrelerce yere ihtiyacın olur. Bilim her ne kadar ilerlemiş olsa da henüz dondurmayı kanadönüştürmeyi beceremiyor. Bilim insanları deniyorlar, ama dondurmayı kana dönüştürmek için gerekli ipucunubulamıyorlar; dondurmadan beyin yaratamıyorlar! Belki de bu asla gerçekleşmeyecek. Gerçekleşse bile beyinaracılığı ile olacak; yine beynin bir mucizesi olacak.

BEDENLE KONUŞ
Bedenle iletişim kurmaya başlayınca işler çok kolaylaşıyor. Bedenin zorlanması gerekmiyor, ikna edilebilir.Bedenle kavgaya girişmek gerekmiyor – bu çirkin, şiddet dolu ve saldırgan olur ve herhangi bir sürtüşme sadece daha fazla gerginlik yaratmaya yarar. O yüzden sürtüşmeye gerek yok – bırakın rahatlık ön planda olsun. Ve beden Tanrı'nın öyle güzel bir hediyesi ki onunla itişmek Tanrı'ya karşı gelmek ile eşdeğer. O bir tapınak... Biz de içinde yaşıyoruz; o bir mabet. Biz onun içinde varoluyoruz ve ona iyi bakmak zorundayız – o bizim sorumluluğumuz.Başta biraz tuhaf gelecek, çünkü bize kendi bedenimizle konuşmak hiç öğretilmedi – ama bu sayede mucizeler gerçekleşebilir. Biz farkında olmadan zaten gerçekleşiyor. Ben sizinle konuşurken elim bir hareket yapıyor.Sizinle konuşuyorum – beynim sizinle iletişim halinde. Bedenim onu takip ediyor. Beden beyinle uyumlu içinde.Sen elini kaldırmak istediğinde hiçbir şey yapman gerekmiyor – sadece kaldırıyorsun. Sadece kaldırmak istediğin düşüncesi aklından geçiyor ve beden bunu uyguluyor – bu bir mucize. Aslında biyoloji ve fizyolojibunun nasıl olduğunu henüz açıklayabilmiş değil, çünkü fikir sonuçta sadece bir fikirdir; elini kaldırmak istiyorsun – bu bir fikir. Bu fikir nasıl oluyor da ele verilen fiziksel bir mesaj haline dönüşebiliyor? Üstelik hiç deuzun zaman almıyor – sadece bir saniye; bazen aradan hiç zaman geçmiyor.Örneğin, ben seninle konuşuyorum ve elim işbirliğine devam ediyor; arada zaman aşımı yok. Beden adetabeyin ile paralel çalışıyor. O çok duyarlı – bedeninle nasıl konuşulacağını öğrenmelisin ve işte o zaman pek çok şey yapılabilir.

BEDENİ DİNLE
Bedeni izle. Asla hiçbir şekilde onu baskı altına almaya çalışma. Beden senin temelin. Bir kez bedenini anlamaya başlarsan mutsuzluğunun yüzde 99'u yok olup gider. Ama sen dinlemedin – şimdiye kadar. Beden diyor ki, "Dur! Yeme!" Sen yemeye devam ediyorsun; beynini dinliyorsun. Beyin diyor ki, "Bu çok lezzetli. Hadi birazcık daha." Sen bedeni dinlemiyorsun. Beden kendini kötü hissediyor, mide diyor ki, "Yeter! Bu kadarı fazla! Yoruldum!" Ama beyin de "Şu lezzete bak... Hadi biraz daha," diyor. Sen beyni dinlemeye devam ediyorsun. Bedeni dinlersen sorunlarının yüzde 99'u yok olup gidecek ve kalan yüzde bir gerçek sorunlar değil, ancak kazalar olacak. Ama ta çocukluğumuzdan beri beden ile ilgilenmemiz engellendi, bedenden koparıldık. Çocuk aç olduğu içinağlar ve annesi saate bakar, çünkü doktor ancak üç saat geçtikten sonra çocuğa süt verilmesi gerektiğini söylemiştir. Anne çocuğa bakmaz. Aslında gerçek saat çocuktur, ama kadın saate bakmaya devam eder.Doktoru dinler, ama çocuk ağlar ve yemek ister ve çocuk yemeği hemen şimdi ister. Ona hemen şimdi yemek verilmezse bedeninden uzaklaştırılmış olur. Sen de ona yemek yerine emzik veriyorsun. Bu durumda hile yapıponu kandırıyorsun. Ona sahte, plastik bir şey veriyorsun ve çocuğun bedenine karşı duyarlılığını başka yöneçekip yok ediyorsun. Beden kendi bildiğini ifade etmekten alıkonuyor; işin içine beyin giriyor. Emzik çocuğusakinleştirir ve çocuk uykuya dalar. Sonra saat zamanın dolduğunu söyler ve çocuğa süt vermek zorundasındır. Ama şimdi çocuk mışıl mışıl uyumaktadır, bedeni de uykudadır; onu uyandırırsın, çünkü doktor sütün şimdiverilmesi gerektiğini söylemiştir. Yeniden çocuğun doğal ritmini bozarsın. Yavaş yavaş tüm varlığını altüst edersin. Bir an gelir ki bedeni ile hiçbir ilgisi kalmamıştır. Bedeninin ne istediğini bilmez – bedeninin yemek yemek isteyip istemediğini bilmez; bedeninin sevişmek isteyip istemediğini bilmez. Her şey dışarıdan gelen birşeylerle yönetilir. Playboy dergisine bakar ve canı sevişmek ister. Bu aptalcadır; bu beynin yolladığı birsinyalden ibarettir. Bu sevişmenin iyi olması mümkün değildir; sadece bir hapşırıktan ibaret olacaktır, başka birşey değil, bir boşalma. Asla aşk olamaz. Aşk beyinde nasıl oluşabilir ki? Beyin aşkla ilgili hiçbir şey bilmez. Onubir görev haline getirir. Bir karın, bir kocan vardır, sevişmek zorunda hissedersin – bir göreve dönüşür. Görevbilinci içinde her akşam sevişirsin. Olayın içten gelen bir tarafı kalmamıştır. Sonra da endişelenirsin, çünkübunun seni tatmin etmediğini hissetmeye başlarsın. Bir başkasını ararsın. Mantık çerçevesinde düşünürsün:"Belki de bu benim için doğru insan değil. Belki de o benim ruh ikizim değil. Belki de o benim için yaratılmamış.Ben onun için yaratılmadım, çünkü beni hiç çekmiyor." Sorun karşındakinde değil: ne sen ne de o bedeninde değilsiniz. Eğer insanlar bedenlerinde olsalardı kimse orgazm denen o güzelliği kaçırmazdı. Eğer insanlar bedenlerinde olsalardı orgazm deneyimleri sayesinde Tanrı'nın ilk bakışlarını yakalarlardı.Bedenini dinle, bedeninizi izle. Beyin aptaldır; beden akıllıdır. Eğer bedenin derinlerine inersen o derinlikteruhunu bulursun. Ruh bedenin derinliklerinde saklıdır.

BEDEN BİR MUCİZEDİR
O müthiş güzel ve bir o kadar da karmaşıktır. Beden kadar karmaşık, onun kadar usta başka hiçbir şey yoktur.Sen onun hakkında hiçbir şey bilmiyorsun. Ona sadece aynada baktın. Hiç içeriden bakmadın; o kendi içinde bir evrendir. Mistiklerin hep dediği de işte bu: bedenin minyatür bir evren olduğu. Ona içerden bakarsan öylegeniştir ki – milyonlarca ve milyonlarca hücre ve her hücre kendi başına bir canlı ve her hücre öyle akıllıcadavranıyor ki neredeyse bu imkansız, inanılmaz, akıl almaz bir olay. Yemek yiyorsun ve beden onu ete, kemiğe, kana dönüştürüyor. Yemek yiyorsun ve beden onu bilince,düşünceye dönüştürüyor. Her an bir mucize oluyor. Her hücre öyle sistematik, öyle düzenli bir şekilde, öylesinebir iç disiplinle işlevini yerine getiriyor ki bu imkansızmış gibi geliyor – milyonlarca hücre. Sadece seninbedeninde yetmiş milyon hücre var – yetmiş milyon ruh. Her hücre kendi ruhuna sahip. Ne kadar da iyiçalışıyorlar! Her biri öylesine ahenk içinde, öylesine ritmik ve uyumlu ki. Aynı hücreler gözleri oluşturur ve aynı hücreler cildi oluşturur ve kalbini ve iliğini ve aklını ve beynini. Aynı hücreler kendi aralarında uzmanlaşır – ve sonra uzman hücre olurlar – ama aynı hücredirler. Nasıl da güzel hareket ederler, nasıl da uyum ve sessizlik içinde çalışırlar.İçine gir, gizeminin içine dal, çünkü köklerin orada. Beden senin toprağın; senin köklerin de bedeninde. Bilincin bedendeki bir ağaç gibi. Düşüncelerin ağacın meyveleri.
Meditasyonların da çiçekleri... Ama senin köklerin bedende; beden seni taşıyor. Beden her yaptığına destek veriyor. Aşık oluyorsun; beden seni destekliyor.Nefret ediyorsun; beden seni destekliyor.Birini öldürmek istiyorsun; beden seni destekliyor. Birini korumak istiyorsun; beden seni destekliyor.Merhamette, aşkta, öfkede, nefrette – her şekilde – beden seni destekliyor. Senin köklerin bedende; senbedenden besleniyorsun. Kim olduğunu anlamaya başladığında bile beden seni destekliyor.Beden senin dostun; düşmanın değil. Onun lisanını dinle, şifresini çöz ve yavaş yavaş, bedenin kitabına dalıpda sayfalarını çevirmeye başladıkça yaşamın tüm gizeminin farkına varacaksın. O gizem özetlenmiş halde senin bedenin. Milyon defa büyütüldüğünde o tüm dünyayı kaplıyor.

BEDEN TÜM GİZEMLERİ KAPSIYOR
Beden tüm gizemleri kapsıyor, evrendeki tüm gizemleri; o minyatür bir evren. Bedenle evren arasında sadece miktar farkı var. Nasıl ki tek bir atom maddenin tüm sırlarını taşıyor, beden de evrenin tüm sırlarına sahip.İnsanın dışarıda sır arayışına girmesi gerekmiyor, sadece kendi içine dönmesi yeterli. Ve bedene iyi bakmak gerekiyor. Ona karşı olunmamalı, onu lanetlememeli. Onu lanetlersen Tanrı'yı lanetlemiş oluyorsun, çünkü Tanrı bedeninin en derin yerinde yaşıyor. Tanrı kendine ev olarak bu bedeni seçti. Bedenine saygı duy, bedenini sev, bedenine iyi bak.Sözde dinler insanla bedeni arasında büyük soğukluk yarattı. Bedenden ibaret olmadığın doğru, fakat bu ona karşı olman gerektiği anlamına gelmiyor; beden senin dostun. Beden seni cehenneme de götürebilir, cennetede. O sadece bir araç. Kendisi tarafsız: sen ne zaman gitmek istersen o hazır. O çok karmaşık, güzel, düzenlibir mekanizma. İnsan kendi bedenini daha iyi anladıkça daha fazla huşu duyuyor. O zaman tüm evrene ne demeli? Şu ufacık beden bile büyük bir mucize; o yüzden ben bedene Tanrı'nın mabedi diyorum. Ve bir kez bedene karşı tavrın değişti mi içine girmek kolaylaşır, çünkü beden sana açılır. Sana içeri girme izniverir; sana sırlarını açmaya başlar. Yoga'nın tüm sırları ilk kez bu şekilde açığa çıktı. Tao'nun tüm sırları ilk kezbu şekilde açığa çıktı. Yoga cesetlere otopsi yapılarak ortaya çıkarılmadı. Modern tıp bilimi ölü bedenler veonların incelenmesi üzerine kuruludur. Bu bilimin temelinde bir yanlış var. Henüz yaşayan bedenleri tanımayı başaramadı. Ölü bir bedeni kesip biçerek onun hakkında bir şeyler öğrenebilirsiniz, ama yaşayan bir beden hakkında bir şey öğrenmek tamamen farklıdır. Tıbbın tek bildiği onu parçalamak, kesip açmak, ama kestiğin anda olay değişir. Bir çiçeği dalında tanımak ve anlamak ile onu kesip içine bakmak tamamen farklıdır. Artık aynı fenomen olmaz; çünkü özelliği farklıdır. Albert Einstein insan olarak cesedinin sahip olmayacağı bazı özelliklere sahip. Bir şair ölüyor – bedeni orada ama şiirleri nerede? Bir dahi ölüyor – bedeni orada ama dehası nerede? Bir aptalla bir dahinin bedenleri aynıdır. Bedeni kesip biçerek onun dahiye mi aptala mı ait olduğunu anlayamazsın veya bir mistiğe mi yoksa hayatında hiçbir gizemin farkında bile olmamış birine mi. Bu imkansızdır, çünkü sen eve bakıyorsun ve orada Yaşamış varlık artık içeride değil. Sen sadece kafesi inceliyorsun ve kuş uçmuş; kafesi incelemek ile kuşu incelemek aynı şey değildir. Ama yine de beden içinde kutsallığı barındırır.Esas yöntem içine dönüp bedenini oradan izlemek, varlığının en dibinden. Onun nasıl da tıkır tıkır çalıştığını görünce, müthiş bir coşku duyarsın.... Bu evrende oluşan en büyük mucize odur.

BEDENİN BİLGELİĞİNE İZİN VER
Beden büyük bilgeliğe sahip – ona izin ver. Kendi bilgeliğini izlemesine gittikçe daha fazla izin ver. Her vakit bulduğunda rahatla. Bırak nefes alışın kendi başına devam etsin. Araya girme. Araya girme huyumuz o kadar içimize işlemiş ki onsuz nefes bile alamıyorsun. Nefes alışını izlersen araya girmeye başladığını hemen göreceksin. Ya derin nefes almaya, ya da daha fazla nefes vermeye başlayacaksın. Araya girmeye hiç gerek yok. Nefesini rahat bırak; bedenin tam olarak neye ihtiyacı olduğunu gayet iyi biliyor. Daha çok oksijen isterse daha fazla nefes alır; daha az oksijen isterse daha az nefes alır.Sen bırak hepsini bedenin halletsin! Araya girmekten tamamen vazgeç. Herhangi bir yerinde gerilim hissettiğinde, oranı gevşet. Ve yavaş, yavaş başla. Önce otururken, dinlenirken başla ve sonra da bir şeyler yaparken... Yerleri silerken veya mutfakta iş yaparken veya ofiste çalışırken, o gevşemeyi sürdür. Hareket etmenin rahatlamana engel olması gerekmiyor. Ayrıca o zaman hareketlerine büyük bir güzellik katılacak.Hareketlerin meditasyon tadında olacak. Ama insanlar gereksiz çabalara girmeye devam ediyorlar. Bazen onlara kendi çabaları engel oluyor; çabaları yarattıkları sorunlara dönüşüyor.

"Sadece izle... Eğer iteklersen kaçıracağın şeyler var. Nehri geri itmeye çalışma ve akıntıya kürek çekmeyekalkışma. Nehir kendiliğinden denize doğru akıyor – onun bir parçası ol yeter, yolculuğunun bir parçası ol. O seni sonuna kadar götürecektir."





OSHO
beden İle zihni dengelemek

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder