“ ‘Varlığın amaçsız… acılarla dolu bir yaşam
sürdü. Bir işin, bir maaşın yanıltıcı güvenliği ardına saklandığından, bu
dünyanın yoksulluk ve acılarının kalıcı olmasına yol açıyorsun.’ Bu son
saptamayı tatlılıkla, ama yine de oldukça ciddi bir ses tonuyla, çok vahim bir
hasarı gözden geçiriyormuşçasına yapmıştı. ‘Yaşam ona bağımlı olunamayacak
kadar değerli, gözden çıkarılamayacak kadar zengindir! Artık
değişme zamanıdır!’ ” Tanrılar Okulu /s:19
“Sanki ışıktan bir bisturi, taşlaşmış düşünce tabakalarını ve duygu
molozlarını zorla yarmıştı.” Tanrılar Okulu /s:21
“ ‘Özgür olmayı, her türlü kısıtlamadan uzak bir özgürlüğü düşle. İstediğin
her şeyi elde edebilmekten kendini alıkoyan tek kişi sensin! Düşle… Düşle… Hiç
durmadan düşle. ‘Düş’ var olan en gerçek şeydir.’ ”
Tanrılar Okulu /s:23
“Our being creares our life/ Benliğimiz yaşamımızı yaratır.” Tanrılar Okulu
/s:27
“ ‘ Uygarlığın doğuşundan beri bilinci perdelenmek suretiyle uykuya
yatırılan milyonlarca insana, nesilden nesile aktarılarak kendilerinin kıt ve
sınırlı olduklarına körü körüne inanmaları öğretildi.’ ” Tanrılar Okulu /s:32
“ ‘Benliğin, fiyatları rastgele konulmuş, kötü yönetilen bir dükkandan
farksız,’ diye gözlemini açıkladı, ‘incik boncuklar fahiş fiyatlıyken, değerli
taşlar indirimde. Böyle sürdürecek olman, yakında iflas bayrağını çekeceksin anlamına
gelir.’ ” Tanrılar Okulu /s:33
“ ‘Kendini yüreğinde bağışlamak, aptal bir azizin vicdanıyla yüzleşme
sınavı değildir, yaşayan bir insanın yapması gereken asıl işidir, uzun bir
süreçten geçen dikkatinin… kendini mercek altında incelemesinin sonucudur.
Özündeki katmanların hala parça parça olan kısımlarına ulaşmak demektir…
Kapanmamış yaraları temizleyip tedavi etmek… yarım kalmış hesapları ödemek
demektir…’ ‘Kendini yüreğinde bağışlamak, geçmişi içindeki bütün safralarıyla
yeni baştan değiştirecek güce sahiptir.’ ” Tanrılar Okulu /s:34
Dreamer, ‘self-observation is self-correction; kendini gözlemleme, kendini
düzeltmedir’ diye tekrarladı. ‘Kendini gözlemleme bir iyileşmedir… gözlemci ile
gözlenen arasında oluşan uzaklığın doğal bir sonucudur.
Kendini gözlemleme, insanın, dünyanın yürüyen bantlarına kendisini nelerin
bağladığını görmesini sağlar; zamanı geçmiş fikirler, suçluluk duygusu,
önyargılar, gerginlikler, felaket beklentileri… Bu bir kopma, sahte uykudan
çıkma ve yeniden uyanış eylemidir…
Dünyanın insanı uyutma yoluyla dayatma etkisinin en ufak bir miktarının
kaldırılması bile inandığın her şeyi darmadağın edecektir ve bu durum yaşantın
boyunca oluşturduğun görünür dengelerin ve yanılsatıcı kesinliklerin çözülüp
dağılmasına neden olacaktır.
İşte bu nedenle, insanların çoğu kendini gözlemlemeye yanaşmayacaktır. Bir
anlığına bile olsa kişinin kendisini dünyanın betimlemesinden uzaklaştırması,
alışılmış sınırların ötesinde muazzam bir girişimdir.’ Tanrılar Okulu /s:36
“A man can not change the events of his life but only his way to take them.
/ Bir kişi yaşamındaki olayları değil, yalnızca onları göğüsleme biçimini
değiştirebilir.” Tanrılar Okulu /s:41
“ ‘Her birimize muazzam bir kurtuluş payı verilmiştir.’ Dreamer bu
sözleriyle beni kurtarmaya gelmişti. Ses tonu şaşırtıcı biçimde yumuşaktı. ‘Ne
var ki sürekli bilgisizliğimiz, işaretlere, uyarılara ve varoluş trafik
lambalarına sorumsuzca uymamamız nedeniyle bunu çabucak tüketir, boşa harcarız;
buna rağmen de kendimizi zayıf, her tehlikeye açık ve kaderin elindeki oyuncak
sayarız.’ ” Tanrılar Okulu /s:49
“ ‘İnsanların hiçbiri senden farklı değil: Olumsuz duyguların
yönlendirmesiyle evrende yitip gitmiş parçacıklar gibi. Suçlamak, şikayet etmek
ve bağımlı olmak, hepsinin yaşam öyküsü aynı… her şeye yükledikleri yegane
anlam bu kadar! Kedere batmış halde, ölümü ölümle unutmaya çalışıyorlar.’ ”
Tanrılar Okulu /s:49
“Dünya tozdur. Öyleyse üfle gitsin.” Tanrılar Okulu /s:60
“Herkes insan zekâsında bir aşamayı doldurur ve daha üstteki aşamaların önündeki
bekçidir… Olduğun gibi kalırsan, her karşılaşma senin için bir fırsat, bir adım
daha ileriye gidebilmek için ayağını basabileceğin bir basamak olacaktır.
Unutursan, kendini yaşamının korkunç karmaşasının içine seni gerisingeri
fırlatacak senin dışındaki sanal bir oyunun kapanına sıkışmış bulursun.”
Tanrılar Okulu /s:69
“Dreamer, bir keresinde sevgi/korku kutuplaşması üstüne konuşurken, sevgi
sözcüğünün gerçek anlamını, Latince karşılığı olan a-mors, yani ‘ölümün
olmaması veya ölümsüzlük’ etimolojisiyle bulabileceğimizi açıklamıştı. Aslına
bakarsanız, ölümsüz şehir Roma’nın adı da ‘amor’ sözcüğünün tersten yazılmış
biçimiydi ve bu bir rastlantı değildi. Roma’ya, kurucusunun ona verdiği adın
içine yazılı olarak, ‘ölümsüz’ yazgısı kazınmıştı.” Tanrılar Okulu /s:71
“Beden, ruhun ete bürünmüş halidir. Ruh ne kadar ölümsüzse, beden de o
kadar ölümsüzdür.” Tanrılar Okulu /s:73
“Herakles Sütunları, Heraktes’in Cebelitarık Boğazı’nı geçerken diktiği
boğazın iki yakasındaki kayalıklardır; dünyanın bilinen en uç sınırıdır.”
Tanrılar Okulu /s:75
“Yalan söylemek, gizlenmek, şikayet etmek ve kendi sorumluluklarından
kaçmaya yeltenmek, hataya ve bölünmeye düşmüş kişilerin, varoluş nedenini
unutan insanların taşıdıkları yara izleridir. İnsanlık doğuştan kendinin olan
haktan bir kez vazgeçince ve bütünlüğünü unutunca, sefaletine bir son
verebilmek için, bir çare olarak ölümü icat etti. İnsan zor bir iş olan,
kendisini, kendi eksikliklerini yenmeye çalışmak yerine, ölmeyi yeğliyor. Oysa
ölüm bir çözüm değildir. İnsan, daima bıraktığı yerden yeniden başlar.”
Tanrılar Okulu /s:75-76
“Onlar daha başlamadan savaşı kazanıyorlardı. Kazanmak demek, kişinin
kendisini yenmesi, şüphelerin, korkuların ve bilgisizliğinin üstesinden gelmesi
demekti.” Tanrılar Okulu /s:78
“Düşüncelerin farklı nitelikleri, insanları varoluş merdiveni boyunca dikey
olarak farklı düzlemlere yerleştirmektedir.” Tanrılar Okulu /s:82
“ Hep aynı olaylarla karşılaşıyorsun, çünkü sende hiçbir şey değişmiyor.
Like attracts like. Benzer benzeri çeker. Cenneti yaşayan cennete, cehennemi
yaşayan cehenneme doğru yol alır. Lupelius’un felsefesine göre, bizim varoluş
durumlarımız uygun olayları kendine çeker ve bu olaylar, bizim içinde
bulunduğumuz aynı durumları yeniden yaşamamıza neden olur. Sadece irade gücü bu
kısır döngüyü, hiç sonu gelmeden kendi kendine oynanan bu oyunu durdurabilir ve
aynı irade gücü sayesinde insan öz varlığını saran hipnotik çemberi kırabilir.”
Tanrılar Okulu /s:83-84
“Düşüncelerimiz, elimizle yazdığımız hatta yolladığımızı bile unuttuğumuz,
davetiyeler gibi düşüncelere karşılık gelen olayları kendine çeker. Koşullar,
buluşmalar, olaylar, sorunlar ve aksilikler, sürtüşmeler ve başarısızlıklar,
yani üstü örtülü bir biçimde kendilerini çağırdığımız tüm istenmeyen
konuklarımız, artık onları aklımıza bile getirmediğimiz bir zamanda kapımızı
çalarlar. Onların beklenilmeden ve birdenbire olduğunu sanmamızın asıl nedeni,
bizim kendi durumlarımıza dikkat etmememizdir. Beklenilmeyen, her zaman uzun
bir hazırlık dönemi gereksinir.” Tanrılar Okulu /s:84
“Duygularımızın kalitesi, düşüncelerimizin genişliği, içinde bulunduğumuz
andaki ruh halimiz, hayatımızda neyin görünür olacağına, nelerin
gerçekleşeceğine ve kendi yaşamımızda başımıza gelecek olayların doğasına karar
vermektedir.” Tanrılar Okulu /s:84
“Benlik durumlarını değiştirmek yoluyla, başına gelmesini beklediğin
olayları değiştirebilirsin. İşte insan da kendi üstünde çalışarak, düşünme ve
hissetme biçimlerini değiştirerek, varlığının zamana bağlı yatay çizgisinde
değişimler yaratabilir.” Tanrılar Okulu /s:85
“Lupelius, herkesin elbise dolabında sevmediği ve hiç giymediği bir elbise,
bir gömlek ya da herhangi bir giysinin mutlaka olduğunu gözlemiştir. Ne var ki,
hiç kimsenin bu kullanılmayı bekleyen giysiyi giymediği halde kaldırıp atmayı
göze alamadığını söyler, çünkü bilir ki, zamanını kestiremediği bir gelecekte o
kıyafeti giymesini gerektirecek uygun bir ruh hali, farklı bir benlik düzeyi
içinde olacaktır. Bunu bilen kendisi değil, öz benliğidir ve ancak kendisini
‘öyle hissettiğinde’, eli o kıyafete ‘uzanacaktır’.” Tanrılar Okulu /s:86
“ Yunanlılara gör trajedinin son hedefi tutkuları arındırmak, ruhu yükseltmekti.”
Tanrılar Okulu /s:89
“İnsanın en büyük yanılgısı, dış koşulları değiştirebileceğine ve dünyayı
düzeltebileceğine inanmaktır. Hâlbuki ancak kendimizi değiştirebilir,
tutumlarımızı farklılaştırabilir, tepkilerimizi düzeltebilir ve hissettiğimiz
olumsuz duyguları ifade etmemeye çalışabiliriz. Evren olduğu haliyle
mükemmeldir. Değişmesi gereken yalnızca sensin!” Tanrılar Okulu /s:91
“Kendimizi mazur görmek ve haklı çıkarmak, suçu dışımızdaki bir olaya
yüklemek, nedenin kendi eksikliklerimizde, durumlarımızda, düşünme, hissetme ve
tepki verme şeklimizde olduğunu kabul etmemek, bizim anlamadığımızı gösterir;
anlamamak ise, herhangi bir durumda o olayın başımıza tekrar tekrar geleceğinin
belirtisidir. Koşullar değişecek, olaylar her seferinde farklı bir maske
takarak başımıza gelecek ve biz, her seferinde suçu dışımızda gelişen olaylara
yüklemeyi sürdüreceğiz; bu tavrımızla da o olaylardan sonsuza kadar kurtulma
şansını kaçırmış olacağız.” Tanrılar Okulu /s:93
“İnsanın dışarıdan alması gereken hiçbir şey yoktur; ne yiyecek, ne bilgi,
ne de mutluluk. Kendisi dışında herhangi bir şeye bağımlı olmamak, onun
doğuştan gelen hakkıdır. İnsan aklı, iradesi ve kendi ışığıyla içinden
beslenebilir.” Tanrılar Okulu /s:94
“The battlefield is the body. Beden savaş alanıdır.” Tanrılar Okulu /s:96
“İnsanların arasında ayrım yaratan… Onların farklı kaderlere ait olmalarını
sağlayan şey… Bilinçsizce de olsa, her birinin inançlarının, vurmaya
niyetlendiği hedeflerinin farklı niteliğidir.” Tanrılar Okulu /s:107
Dreamer bana, “İnsanın geçmişi, bugünü ve geleceği… kendi yolunda yürürken
başından geçen olaylar, koşullar ve deneyimler, kendi inançlarının yansıttığı
gölgelerdir; onun varoluşu ve kaderi, kendi yargılarının ve düşkünlüklerinin
elle tutulur, gözle görünür hale gelmesidir,” dedi. “ ‘Visibilia ex
invisibilibus.’ Algıladığın, gördüğün ve dokunduğun her şey, bir görünmezlikten
kaynaklanır. Bir insanın yaşamı, düşlerinin gölgesidir, ilkelerinin ve inandığı
her şeyin gözler önüne serilmesidir. Herkes kararlılıkla inandığı şeyin,
noktasına virgülüne kadar gerçekleştiğini görmüştür. İnsan daima yaratır.
Karşısına çıkan engeller ise insanın kendi sınırlarının, çekişen fikirlerinin
ve zayıflığının maddeye dönüşmesidir.” Tanrılar Okulu /s:107
“Once you realize that the world is the projection of yourself, you are
free of it.
Dünyanın kendi yansıman olduğunun farkına vardığında, ondan özgür olursun.”
Tanrılar Okulu /s:111
“Dreamer beni uyararak, ‘Dünyaya bağımlı kalanlar, varoluşun en alt
basamağındaki ökseye tutulur kalırlar. Tüm yaşantın boyunca, hep bağımlı
olmanın kökleri olan ‘korkuyla umut’ arasında asılı kalarak, kendin dışındaki…
güvencelerin ve gelip geçici mutlulukların peşinde koştun.’ ” Tanrılar Okulu
/s:113
“Rialize that the world is in you and not viceversa!
Dünya senin içinde, aksini düşünme!” Tanrılar Okulu /s:114
“Dünyayı yaratanın sen olduğunu ve dışarıdakilerin seni değil, senin onları
memnun ettiğini anladığında… Gördüğün, işittiğin ve dokunduğun her şeyin senin
yarattığın şeylerin sonucu olduğunu anımsadığında, korkuların da son bulacak…
Dünya çiğnediğin bir sakız parçasıdır, dişlerinin biçimini alır.
Unutma ki, dünya ve diğer insanlar, bizim gerçekte ne olduğumuzun en yalın,
en samimi ve en dürüst ifadesidir. Dünya böyledir, çünkü sen böylesin. The
world is such because you are such.” Tanrılar Okulu /s:120
“Dreamer, düşüncelerin ve duyguların, kendini uzaktan bile belli eden
renklerden ve kokulardan oluşan fiziksel bir doğası olduğunu söyledi.” Tanrılar
Okulu /s:122
“İnsanın kendini öldürmesi için, silah ile yiyecek arasındaki tek fark,
seçilen yöntemin çabukluğudur!”
Tanrılar Okulu /s:123
“Kendinize bir bakın! Kendinizi titizlikle irdeleyin! Varlığınızın en
karanlık köşelerine kadar girin! Her türlü şüphe ve korkunuzu, daha yüreğinizde
filizlenmeye başladığı o ilk anda ellerinizle boğun. Gerekirse kendinize karşı
zor kullanın. Kendinize mutluluk, huzur ve netlik yükleyin. Dışınızdaki
dünyanın koşulları sizi mutsuz edemez, ama sizin mutsuzluğunuz dünyadaki tüm
sefaletlerin kaynağını yaratır. Yoksulluk aklın hastalığıdır!” Tanrılar Okulu
/s:125
“Sen özünle yeniden bir bütün olduğunda, dünya ebediyen iyileşecektir!”
Tanrılar Okulu /s:137
“Antagonist’ten* korkma! Onun korkunç maskesinin altında bizim en büyük
yandaşımız ve en sadık hizmetkârımız bulunur.” * Düşman; bir filmin, bir
öykünün vs. başkahramanına karşı gelen kötü karakter. Tanrılar Okulu /s:155
“İnsanın inandığının aksine, hiç kimsenin karşısına kendisinden daha büyük,
daha üstün bir güç çıkmaz. Antagonist kuvvet de, asla bizden üstün değildir!”
Tanrılar Okulu /s:157
“Karşıt olan, bir kırık parçadır. Bütünden kopmuş ve ayrılmış bir kırıntı.
Görünen Antagonist, bir hanımefendinin yitirdiği bir bozuk para gibidir ya da
çobanın nerede unutup yitirdiğini bilmediği bir koyuna benzer. Bütünlüğünü
yeniden bulamayanlar, ruhundan kopan o küçük parçayı getirip yerine
koyamayanlar, onu dışarıda kendileri bulacaklardır; ama aynı Antagonist gibi,
bu parça da çok daha büyük olacaktır.” Tanrılar Okulu /s:175
“Hem düşletip hem bağımlı olamazsın,” dedi. “Ama hem düşleyip hem de hizmet
edebilirsim. Hizmet etmek bağımlı olmak değildir. Hizmet etmek, hem kendi yaşamını,
hem de başkalarınınkini yönetmektir. Bu seven kişinin işidir. Yalnızca sevenler
hizmet edebilirler. Sevmeyenler ancak bağımlı olabilirler!” Tanrılar Okulu
/s:209
“Senin ‘şimdi’ olarak nitelediğin şey, aslında gecikmeli bir yayındır.”
Tanrılar Okulu /s:212
“Dream, Dream, Dream... Never stop dreaming. Reality will follow.
Düşle, düşle, düşle... Düş kurmayı asla bırakma. Gerçekler ardından
gelecektir.” Tanrılar Okulu /s:438
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder